People dergisine verdiği röportajda konuşan 47 yaşındaki aktör, Kanada’da yaşayan babasının bu zayıflatıcı hastalıktan nadiren bahsettiğini söyledi.
Reynolds, “Bildiğim kadarıyla ‘Parkinson’ kelimesini belki üç kez kullandı. Çok fazla inkar, çok fazla saklanma vardı.” şeklinde konuşurken babası James ile karmaşık bir ilişkisi ve babasının “duygularını paylaşmayan bir adam” olduğunu söyledi.
Kanadalı aktör, “O bir boksördü, bir polisti, sert bir herifti. Babamla gerçekten düzgün bir sohbet ettiğimi bile hatırlamıyorum. O hazır bir babaydı, hiçbir futbol maçını kaçırmazdı, ancak insan duygularının tüm yelpazesini hissetme veya en azından paylaşma kapasitesine sahip değildi.” şeklinde devam etti.
“HİKAYENİN PARÇALARINI BİR ARAYA GETİRİYORUM”
Halüsinasyonlar ve sanrılar, genç Reynolds’ın babasıyla arasındaki uçurumu daha da derinleştirdiğini söylediği hastalığın bir parçası oldu. Aktör, “O zamanlar sadece ‘Babam aklını kaçırıyor’ diye düşündüm. Babam gerçekle kurguyu birbirinden ayırmakta zorlandığı bir tavşan deliğine doğru kayıyordu. Ve sonrasında hayatındaki diğer herkes onun bakış açısına olan temel inanç ve güvenini kaybediyordu. Beyni çeşitli komplo ağları örüyordu. Ve bunlar, birlikte büyüdüğüm ve tanıdığım adamdan çok farklı şeylerdi.” açıklamasında bulundu.
Reynolds, babasının ölümünden bu yana geçen yıllar boyunca “hikayenin parçalarını sürekli bir araya getirdiğini” söyledi.
Şu anda eşi Blake Lively, çocukları James, Inez ve Betty ile Olin ile mutlu bir ailesi olan Reynolds, bunun kendisine farklı bir bakış açısı kazandırdığını söyledi.
Aktör, “Benim için iyileşme, babamdan muazzam değer taşıyan bazı şeyleri alırken kendi çocuklarımla olan ilişkime geçiyor. Babam inanılmaz bir dürüstlüğe sahipti. Yalan söylemezdi. Şimdi belki de beni inciten o küçük boşlukları doldurabiliyorum. Ortaya çıkabiliyorum.” şeklinde konuştu.