DOLAR 42,8044 0.17%
EURO 50,1756 -0.07%
ALTIN 5.971,320,28
BITCOIN 37742750.02044%
İstanbul
10°

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

Özgür Özel, Edirne’de AKP’nin ‘şikayetlerini’ hatırlattı… Erdoğan’a seslendi: ‘Sana helal olan bana haram değil’

Özgür Özel, Edirne’de AKP’nin ‘şikayetlerini’ hatırlattı… Erdoğan’a seslendi: ‘Sana helal olan bana haram değil’

ABONE OL
Aralık 20, 2025 18:54
Özgür Özel, Edirne’de AKP’nin ‘şikayetlerini’ hatırlattı… Erdoğan’a seslendi: ‘Sana helal olan bana haram değil’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CHP’nin, tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için özgürlük ve erken seçim talebiyle düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin 76’ncısı bugün Edirne’de gerçekleştirildi.

“YANDAŞ BASINA YALAN MANŞET YAPTIRMAKLA OLMUYOR”

CHP Genel Başkanı Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

“Edirne’yi çok seviyoruz, Edirnelileri, akrabalarımızı çok seviyoruz. Bugün burada, tam 76. kez haksızlığa, adaletsizliğe itiraz etmeye, seçtiklerimizin arkasında durmaya; Cumhuriyet’ten, Gazi Mustafa Kemal’in emaneti Cumhuriyet ile kazandığımız sandığa, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmaya geldik. Seçtiklerimize sahip çıkacak mıyız? Cumhurbaşkanı adayımıza sahip çıkacak mıyız? O zaman beni seven arkamdan gelsin, Ekrem Başkanı seven arkamızdan gelsin.

Bugün burada sizin karşınızda; seçimlerde size emanet ettiğimiz, sizin de Edirne’yi ona emanet ettiğiniz, her iki Edirneliden birinin oyuyla gelen, şimdi bütün anketlerde memnuniyeti çok daha yukarılara getiren Filiz Başkanımızın misafiriyiz. Onu size bu meydanda emanet etmiştim. Filiz Başkan 20 aydır görevde.

Tabii biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak imkanlar dahilinde samimiyetle, var gücümüzle mücadele ediyoruz. Bir yandan biz bu şehrin evlatları olarak bu şehre elden gelen katkıyı yapıyoruz. Ama bir yandan da seçim yaklaşınca bu şehirden oy isteyenler, seçimlerde buraya yüzünü dönenler; seçimden sonra yetkiyi alıp Ankara’ya gidince arkasını dönüyorlar.

Bu iş öyle yandaş basına yalan manşet yaptırmakla, ona buna yazmakla olmuyor. Öyle söylediğin sözün arkası dolu olsa, eleştirinin yeri olsa, burada başarı değil de bir eksiklik olsa bu meydan dolar mı böyle tıka basa?

Ama öbür taraftan; Edirne sanayisinden aldığı pay yüzde değil, binde üç. Türkiye ihracatından aldığı pay yüzde değil, binde iki. Şehirlere gidiyorsun; yüzde üçler, yüzde yediler, yüzde on birler konuşuluyor; burada binde iki. 100 milyon doların üzerinde ihracat yapan bir tane firma yok. İlk bin ihracatçı firma içinde bir tane Edirne firması yok.

Böyle olunca bu şehrin gençleri bu şehirde kalıyor mu? Hayır. Maalesef gençler zihinlerinde valizleri toplamış, yüreklerinde valizleri toplamış, geçinmek için bu şehirden ayrılıyorlar. Şehir küçülüyor, şehir yaşlanıyor. Ve maalesef buradan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yılda 26 milyar lira vergi alıyor, 10 milyar lira hizmet yapıyor. O 16 milyar lirayı alanlar, benim kentin çay kaşığıyla vermeye imtina ediyorlar Edirne’ye.

Bakın, Halkalı-Kapıkule Hızlı Treni. Her seferinde ileri aldılar; en son 2024’te, geçen sene bitecekti, şimdi 2028 diyorlar. Edirne-Lalapaşa uluslararası yol. Bunlar ‘Türkiye’de bütün ilçelerin arası duble yol oldu’ diyorlar; uluslararası yolumuz var, duble yol değil. Keşan-Enez yolu; iki buçuk yılda bir buçuk kilometre ilerledi, iki günde çöktü, perişan oldu gitti.

“GÜYA BUNLAR MUHAFAZAKAR OLACAK”

Edirne, Osmanlı’ya başkentlik yapmış eşsiz bir kent. Yılda 5 milyon turist geliyor bu kente. Ama Selimiye Camii, Edirne’mizin göz bebeği, Koca Sinan’ın emaneti Selimiye Camii’ni perişan ediyorlardı. Başvurular yapıldı, durduruldu, yenisi yapıldı. Bir dizi beceriksizlik, bir dizi kötü niyet. Güya bunlar muhafazakar olacak. Sen Koca Sinan’ın eserini muhafaza edemiyorsun, bir de ‘muhafazakar siyasetçiyim’ diye milletin duygularıyla oynuyorsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun.

Bunlar ne Osmanlı’nın ne Cumhuriyet’in biriktirdiği hiçbir güzelliği gerçek anlamda benimsemiş, içselleştirmiş insanlar değil. Cumhuriyet Halk Partisi; geçmişiyle, tarihiyle, Selçuklu’yla, Osmanlı’yla ve Cumhuriyet’le oralarla gönül bağı kurmuş. Bugün korunacak bir şey varsa, muhafaza edilecek bir değer varsa; binada olsa, camide olsa, köprü de olsa ya da insani değerler de olsa, onları muhafaza etmek koca yürekli demokratların işidir, demokratların işidir.

“BİZ SAHİP ÇIKACAĞIZ BU ÜLKEYE”

Biz Türkiye İttifakı olarak; Türkiye’nin elbette aslan sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, sosyalist demokratları, liberal demokratları, Kürt demokratları, Alevi’si, Sünni’si. Kimin kökeni, inancı, etnisitesi ne olursa olsun; değil mi ki Türkiye Cumhuriyeti’nin evladıdır, değil mi ki bu sınırların içinde vatandaşıdır, Ay Yıldızlı Al Bayrağın altındadır, Gazi Mustafa Kemal’in evladıdır; o demokratlar bizimdir. Biz Türkiye İttifakı’yız, biz sahip çıkacağız bu ülkeye.

Bunlar ‘biz yaptık oldu’cular. Bunlar ‘yandaş müteahhide veririm, canına okusa tarihi eserin umurumda değil’ diyenlerdir. Bunlar algı operasyonlarının peşinden giden; milleti olguyla değil, algıyla kandırmaya çalışanlardır. Yapmadığını yapıldı gösteren, olmayanı olmuş gösterenlerdir. Bunlara en iyi cevap Koca Sinan’dan, Mimar Sinan’dan. Hem de nerede? Edirne’de. Nerede? Selimiye’de. Selimiye bitmiş, Koca Sinan karşısına geçmiş yanındakilerle bakarken bir küçük evlat geliyor. ‘A’ diyor, ‘Caminin minaresi eğri.’ Soruyor çocuğa: ‘Hangisi eğri?’

Bakın, Koca Sinan bitirmiş Selimiye’yi. Geçmiş karşısına. Bir küçük çocuk, bir velet gelmiş; ‘A’ demiş, ‘Minare eğri.’ ‘Hangisi eğri?’ demiş. ‘Bu taraftaki eğri.’ ‘Ne tarafa eğri?’ ‘Bu tarafa eğri.’ Demiş ki: ‘Koca bir halat getirin, yüz tane de ırgat getirin. Çekin bakalım minareyi!’ Onlar çekiyor, çocuk bakıyor. ‘Düzeldi mi?’ ‘Biraz.’ ‘Düzeldi mi?’ ‘Biraz.’ Çektire çektire güya minareyi düzeltiyor. Çocuğa diyor: ‘Oldu mu?’ Çocuk diyor ki: ‘Oldu amca.’ Çocuk gidiyor. Diyorlar ki Sinan’a: ‘Deli misin, divane misin? Bir çocuğun lafıyla minare urganla çektirilir mi bu tarafa?

Diyor ki: ‘O çocuğun aklında şüphe kalırsa, o çocuk bu minareyi eğri diye görürse, o çocuk görünce birine söylerse, o biri öbürüne söylerse bu kadar emek boşa gider’ diyor. O bir çocuğun sözüne değer veren; o gerçeği yalanla takas etmeyen, yalana ya da yanlışa teslim olmayan Koca Sinan’ın eserine bunları yapanın iki elimiz yakasında olacak. Ant olsun, ant olsun

“ÇELTİK ÜRETİCİSİNİN KARA GÜNÜ BUGÜNDÜR”

Trakya bereketin yuvası ama sulama altyapısı tamamlanmadı. Şimdi Meriç’in suyunu organize sanayiye taşımak istiyorlar. Çiftçi zaten perişan, şimdi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya. Ayçiçeğinde Edirne ve Trakya’daki verim kaybı yüzde 50’yi aşmış. Ben okudum, Ziraat Odalarının çalışmasından okudum; yüzde 50’yi aşmış. İpsala’da çeltik üretimi kuraklık yüzünden perişan oldu. Toprak Mahsulleri Ofisi almıyor; bir ay önce 27 lira olan çeltik 20 liraya düştü. Çünkü ofisi üreticinin arkasından çektiler.

Buradan uyarıyoruz: Toprak Mahsulleri Ofisi böyle gün için vardır. Eskiden yazardı; ‘Ofis çiftçinin kara gün dostudur’ diye. Şimdi çiftçinin, çeltik üreticisinin kara günü bugündür. İpsala’nın kara günü bugündür. Ofis ortaya çıkacak, çiftçinin arkasında duracak. Yolu yok.

Diğer yandan kuraklık sigortası. ‘Yaptırın, yaptıralım, TARSİM’e gidelim, parayı verelim’ diyorlar. Parayı alırken böyle zevkle sayıyorlar, çekmeceye atıyorlar. TARSİM yaparken parayı zevkle sayıyorlar değil mi? Çekmeceye atıyorlar. Sonra kuraklık oluyor, buğday düşmüş dekarında 60-70 kiloya. ‘Zarar ettim’ diyor, gidiyor TARSİM’den para almaya. ‘Sen 60 kilo biçmedin, 150 kilo biçtin’ diyor. ‘Kardeşim benden iyi mi bileceksin, gel bak 60 kilo biçtim’ diyor. ‘Ortalamaya bakarım, sen 150 kilo biçtin’ diyor. Parayı alırken zevkle alanlar, verirken titreyerek veriyor değil mi?

“ÖNLEM ALMAYAN İKTİDAR ŞİMDİ BELEDİYELERİ SUÇLUYOR”

Gelince bu TARSİM sistemini; hem devletin katkısını iki katına çıkarıp hem de böyle uyanık tüccar gibi çiftçiyi yan bastıranın, kandıranın vallahi bundan sonra karşısında ben duracağım. TARSİM gelip hiçbirinizi yazarken, çizerken, öderken kandırmayacak. TARSİM çiftçiye dost olacak; olmazsa düşmanı bu kardeşiniz olacak. Söz veriyorum size.

İçme suyu alarm veriyor. Kayalı Barajı’nda doluluk yüzde 6’ya düşmüş. Önlem almayan iktidar şimdi belediyeleri suçluyor. Gala Gölü’nde ve Ergene’deki kirlilik hala devam ediyor. Bizim vekil diyor ki; eski Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ‘Ergene’de yüzeceğim’ diyordu. Onu söylerseniz iyi olur diyor. Dedim ki; bu espri çok yapıldı ama biz söylemeye utanıyoruz, bunlar sözünü tutmamaya utanmıyorlar. Ben daha ne diyeyim bu Ergene için?

“ERDOĞAN FAKİR SEVMEZ”

Ben aylar önce ilk kez bir meydanda ‘Erdoğan sizi seviyor mu?’ diye sorduğumda, hep birlikte bağırdılar sizin gibi: ‘Hayır!’ ‘Niye?’ dedim; oradan biri dedi ki, ‘Fakiriz biz, o fakir sevmez.’ O gün bugün soruyorum; şimdi artık bu, bütün Türkiye’nin yaşayarak gördüğü bir ifade. Bütün Türkiye bunu tekrar ediyor: Erdoğan fakir sevmez, Erdoğan zengin sever.

Resmi yoksulluk rakamı 97 bin lira. Türk-İş resmi olarak hesaplıyor; bir haneye 97 bin lira girmiyorsa bunun altı yoksul, yani fakir. Şimdi meydanda 97 bin liradan çok geliri olanlar el kaldırsın. Bak dürüstçe üç beş kişi gösteriyor, bazıları yanındakini gösteriyor. Bu meydan Türkiye’nin en büyük korosudur ve en acıklı şarkısını söyler.

Erdoğan’ın mikrofonu eline alınca söylediği ‘Nereden nereye’ şarkısı var ya; ona eşlik etmesin o Edirne’nin çok bilmiş milletvekilleri, Edirne’nin AK Partili yöneticileri… Edirne’deki bu acıklı şarkıyı görün, bu milletin sesini duyun be kardeşim!

AK Parti 23 yıldır iktidarda. Gelirken ne demişti? ‘Verin bana yetkiyi, ülkeyi şirket yönetir gibi yöneteceğim’ dedi. Allah’ı var, doğrusunu yaptı. Allah’ı var, tam dediğini yaptı. Nasıl biliyor musunuz? Bir kabine açıklıyor; açıkladığı kabinede Milli Eğitim Bakanı’nın özel okullar zinciri var, Sağlık Bakanı’nın özel hastaneler zinciri var, Turizm Bakanı’nın oteller zinciri var, turizm şirketleri var… Tam Türkiye’yi şirket gibi yönetiyor değil mi?

Şirketin adını biliyor musunuz? Bilenler var: KADAŞ. Kara Düzen Anonim Şirketi. Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti’nin Kara Düzeni’nin Anonim Şirketi. Bu KADAŞ gerçekten rekortmen; madalya üstüne madalya kazanıyor. Bakın, KADAŞ vergiyi sizden alıyor, kıyağı başkalarına yapıyor. Ama bu KADAŞ’ın döneminde Türkiye; yüksek enflasyonda Avrupa birincisi, yoksullukta Avrupa birincisi, işsizlikte Avrupa birincisi, gelir ve vergi adaletsizliğinde Avrupa birincisi, yüksek faizde Avrupa birincisi.

Bunlar AK Parti’nin kara düzeninin kara madalyalarıdır. Bunlarda birinci oldun diye kimse sana ‘aferin’ demez. Bu milleti perişan eden, kara madalyada beşi bir yerdeyi milletin boynuna takan, milletin sırtına yük eden bu iktidardan gelecek ilk seçimde hep birlikte kurtulacağız!

“ASGARİ ÜCRETLİ BİR PORSİYON CİĞER YEMEYE KORKAR”

Eskiden durumu biraz olmayan çeyrek takardı, durumu olan tam altın takardı, durumu iyi olanlar ya da düğün sahipleri beşi bir yerde takardı. Hatırlıyor musunuz? Bizim göçmen düğünlerinde çok olur beşi bir yerde. Bu AK Parti 23 yılın sonunda beşi bir yerdeyi vatandaşın boynuna taktı: En yüksek enflasyon, en büyük yoksulluk, en büyük işsizlik, en kötü vergi sistemi ve en yüksek faiz!

Ben buradan bütün çiftçilere şunu hatırlatıyorum: Buğday üreticileri, geçmişte 1 kilo buğday satınca 1 litre mazot alınıyordu. Doğru mu? 1 litreye 1 litre. Şimdi 1 litre mazot almak için kaç kilo buğday satıyorsun? 6 kilo. 6 kilo buğday satıyorsun, 1 litre mazot alıyorsun. Eskiden, AK Parti gelmeden önce, 1 kilo buğday 1 litre mazot alıyordu. AK Parti gelince 6 kilo buğday 1 litre mazot alıyor. Daha bunun üzerine yapılacak bir hesap yok.

İlla hesap yap dersen en kızdığı yerden yapacağım. Altın hesabı şaşar mı? Asla şaşmaz. AK Parti geldiğinde, bu AK Parti’nin kara düzeninden önce, beğenmedikleri o üçlü koalisyonda en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün çeyrek altın 11 bin lira. En düşük emekli maaşı 16 bin 800 lira; 1,5 çeyrek altın. Yarın gidin sorun. 2002’deki altın fiyatını sorun, en düşük emekli maaşını koyun; 8 çeyrek altın. Bugün 1,5 çeyrek altın alıyorsun. Emekliler şunu düşünsün: AK Parti’den önce 8 çeyrek altın alan maaş düştü 1,5 çeyrek altına. Asgari ücretli 7 çeyrek altın alıyordu, düştü 2 çeyreğe.

Edirne ciğeri… Geçen sene porsiyonu 240 liraymış. Şimdi olmuş 400 lira. Geçen sene asgari ücrete vurdun mu bir asgari ücret 92 porsiyon ciğer alıyormuş, bu sene bir asgari ücret 55 porsiyon ciğer alıyor. Bunların tutulacak yeri yok. Ciğer hesabında 92’den 55’e; bir yılda 37 porsiyon kayıp var. Bugün bir asgari ücretli bir porsiyon ciğer yemeye korkar.

İşte bu yüzden bu AK Parti gelip de bu meydanı doldurabilir mi bugün? Sizin yanınıza geliyorlar mı? Hatırınızı soruyorlar mı? İnsan içine karışıyorlar mı? Yazın serin, kışın sıcak salonlarda siyaset yapıyorlar. Milletle değil, kendi atadıklarıyla toplantılar yapıyorlar. Sokaktan, meydandan kaçıyorlar. Onun için buradan; Edirne’den, Osmanlı’nın serhat şehrinden, Cumhuriyet’in göz bebeğinden, Gazi Mustafa Kemal’in hemşehrilerinin bağrından sesleniyorum: Artık AK Parti salonların partisidir; Cumhuriyet Halk Partisi meydanların, sokağın, milletin, halkın partisidir!”

“BÜTÜN HAKLILAR BİR ARADA DURMAK ZORUNDAYIZ”

Hiç salon partisi, sokağın partisini yenebilir mi? Salonların partisi, Edirne’de milletin partisini yenebilir mi? Halkın partisini yenebilir mi? İnanın biz haklıyız. Ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir. Meydanların enerjisi, çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız!

Ülkede ev kirası olmuş 25-30 bin lira, açlık sınırı 30 bin lira. Emekli maaşı 16 bin, asgari ücret 22 bin lira. Ankara’da emekliler perişan otellerde; gecesi 200, 300, 400 liraya aldığı maaşın yarısı otele, kalanıyla simit, kuru ekmek, bazen çorba… Ekmeğin arasına, bayat ekmeğin arasına küflü peynir koyup hayata tutunmaya çalışıyor.

Buradan, Edirne’den size yeminle söylüyorum: Bu kara düzeni bitireceğiz, bu ayıptan kurtulacağız. Yıllarca emek vermiş, alnının terini akıtmış, gözünün nurunu akıtmış, elleri nasır olmuş, dirsekleri çürümüş emekliye bu ihaneti yapanlara; bu sefaleti reva görenlere, bu haksızlığı yapanlara sandıkta hesap sormazsak namerdiz!

“KISA ÇÖP UZUN ÇÖPTEN HAKKINI ALANA KADAR…”

Kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar, bu millet uzun adamdan hakkını alana kadar, bu millet emaneti bu kara düzenden alıp halkın partisine verene kadar; emeklinin yüzü gülene kadar, işçinin, çiftçinin yüzü gülene kadar, esnaf bu zilletten kurtulana kadar mücadeleye devam, mücadeleye devam!

Edirne’de yoğun duygular birbirine karıştı. Biri diyor ‘hükümet istifa’, biri diyor ‘ya hep beraber ya hiçbirimiz’, öbürü ‘Erdoğan istifa’… Ben şunu söyleyeyim, bir tek duygumu söyleyeyim o şudur: Bu meydanın hepsi haklı. Bu meydanda Ekrem Başkan’ın resmi var; en mağdurumuz o, Ekrem Başkan haklı. 16 belediye başkanımız sırf seçim kazanıyoruz diye içerideler, hepsi haklı. Süründürdüğü emekli haklı, emekçi haklı. Buğday, çeltik üreticisi, ayçiçek üreticisi haklı. Esnaf haklı.

Ama bütün haklılar bir arada durmak zorundayız. Evde oturan, televizyonundan bizi izleyen, pijamasını çıkarmayanlara ne diyoruz? Eğer evde oturup beklersen senin de kapına gelecekler, senin de malına çökecekler, senin de çocuğunun geleceğini elinden alacaklar. Bu memlekette işçi kurtulmadan çiftçi kurtulmaz, emekli kurtulmadan esnaf kurtulmaz, köylü kurtulmadan kimse kurtulmaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Geçen hafta pazar günü, daha 6 gün önce, Ferdi’den sonra Gülşah’ımızı da kaybettik Manisa’da. Ferdi Başkan zamanında da bu süreçte de Edirne’den hep dua duyduk, hep iyi dilekler duyduk. Hep birlikte uğraştık ama iki evladımız da maalesef aramızdan ayrıldı. Ben gösterdiğiniz bütün dayanışma için, bugün burada Gülşah Başkanımızın, Ferdi Başkanımızın resimleri için ve bugün hem onlara sahip çıktığınız hem de onların ortak hayali olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı için birbirinizin davasına sahip çıktığınız için; tek başına kurtulmak için değil hep birlikte olmak için bu meydanı doldurduğunuz için hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Hepiniz iyi ki varsınız.

Biz ne yapacağız? Biz durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Asla ve asla teslim olmayacağız. Bir kelime eksik konuşmayacağız, bir adım geri atmayacağız, bir santim eğilmeyeceğiz. Hepimiz bilmeliyiz ki biz bir kelime eksik konuşursak bunlar bu milleti susturacak. Biz bir adım geri atarsak bunlar bu milleti yüzyıl geriye götürecek. Biz bir santim eğilirsek bunlar bu millete diz çöktürecek. Bunlara; geldikleri sandıkla gelip de sonra sandığı kaçırmaya, sandıktan kaçmaya çalışanlara; sandıkla çıkanı Silivri’ye atanlara, iftira atanlara, haysiyet cellatlığı yapanlara ne arkadaşlarımızı ne bu ülkenin geleceğini teslim etmeyeceğiz.

Bu sene vatandaş diyor ki; ‘Gelecek sene benim durumum aynı kalacak’ diyenler yüzde 30. yüzde 60 ‘Daha kötüye gideceğim, fakirleşeceğim’ diyor. Sadece yüzde 0.8 ‘Ben zenginleşirim’ diyor. yüzde 9 da ‘Durumum iyiye gidebilir’ diyen var. Bu ‘Zenginleşirim’ diyen yüzde 0.8, o bildiğiniz yüzde 0.8… Hepimizi onlara kul köle etmeye, bizden toplayıp onlara vermeye, bizden alıp onları doyurmaya, bizden kazanıp onlara harcatmaya çalışıyorlar.

Biz kutuplaşmadan taraf değiliz. Buradan AK Partili, MHP’li Edirnelilere söylüyorum: Bugüne kadar oy verdiniz, hatta belki üye oldunuz, belki haberiniz olmadan AK Parti’ye kaydedildiniz, belki de iyi olacak diye düşünüp onlarla oldunuz. Bugünü düşünememiş, bu yoksulluğu, bu sefaleti, bu haksızlığı, bu eşitsizliği düşünememiş olabilirsiniz. Biz yarın geldiğimizde sadece CHP’lilerin değil, bütün Edirne’nin; Edirne’nin AK Partilisinin de MHP’lisinin de asgari ücretini yükseltmeye geliyoruz. İkisinin de emeklisi, bütün emekliler gibi en iyi maaşı alsın istiyoruz. Herkes çocuğunun geleceğinden endişe etmesin istiyoruz.

Biz gelince geçmişte bize haksızlık yapan, çalan çırpan, sonra da kendi yaptığını başkası yapmış gibi iftira atanlarla işimiz var. Ama AK Parti’ye geçmişte üye olmuş, oy vermiş kimse korkmasın. Bu parti hiçbirimizin değil, bu gelecek hiçbirimizin değil, hepimizindir birden. Cumhuriyet Halk Partisi baba ocağıdır. Baba ocağı herkesin içine doğduğu evdir. Kimi sonra ırağa gider, kimi yakında oturur. Kimi daha büyüğünü umar, kimi küçüğüne razı olur. Ama herkes bilir ki başım sıkışırsa, dara düşersem orada bir baba evi var. Kapısı açıktır, bacası tütmektedir, çayı çorbası kaynamaktadır. Kim sıkışırsa gelene kucak açmaktadır.

O baba evinin tapusu Özgür Özel’de olsa güvenme. Kemal Bey’de de değildi, rahmetli Ecevit’te de, İsmet Paşa’da da. Senin garantin Cumhuriyet’tir, senin garantin bu Cumhuriyet’in kurucusudur. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk!

O yüzden ‘AK Partiliyim beni almazlar’, ‘MHP’liyim bana orada yer yok’ diye düşünmeyin. Atatürk’le derdi olmayanın, Cumhuriyet’le derdi olmayanın, bu bayrakla, bu Mehmetçik’le derdi olmayanın bizimle derdi olmaz. Hep beraber olacağız, hep beraber başaracağız.”

“TEPEDEKİLER REFAH İÇİNDE, AŞAĞIDAKİLER VERGİYLE BOĞUŞUYOR”

Biz gelince ne olacak? Hepsinin önünde söz veriyoruz: En düşük emekli maaşı tez elden bir asgari ücret olacak. Cumhuriyet Halk Partisi geldiğinde, bugünkü parayla asgari ücret 39.000 lira olacak. En düşük emekli maaşı da 39.000 lira, asgari ücret de 39.000 lira olacak. CHP geldiğinde ÖTV ve KDV kalkacak; çiftçinin aldığı mazot 55 lira değil, 33 lira olacak.

Çeltik üreticisine de, ayçiçeği üreticisine de, buğday üreticisine de buradan söz veriyoruz: Mazotu ÖTV’siz, KDV’siz alacaksınız. Bankalara borç çok mu? O borçların bir sefere mahsus bütün faizlerini sileceğiz, ana parayı 3 yıla, 5 yıla böleceğiz. Söz veriyoruz!

Bu AK Parti geldi; vergiyi tabana yaydı, refahı tavana çıkardı. Tepedekiler refah içinde, aşağıdakiler vergiyle boğuşuyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu özellikle dikkatinize sunuyoruz: Bu ülkede toplanan 100 liralık verginin 63 lirasını dolaylı vergilerden alıyorlar. Dolaylı vergi dünyanın en adaletsiz, en eşitsiz, en haksız vergisidir. Şu dükkana, şu kırtasiyeciye giden, çocuğuna bir kalem alan fabrikatör de olsa fabrikanın işçisi de olsa aynı vergiyi ödüyor. Elektrik, su, telefon; asgari ücretli de aynı vergiyi ödüyor, multimilyarder de aynı vergiyi ödüyor. Aldığın her şeye, her hizmete vergi ödüyorsun; en zenginle en fakir aynı vergiyi ödüyor. Bu yüzde 63… Bunun üstüne bir yüzde 25 var, o gelir vergisi. Yani hepinizin, hepimizin, bu otobüsün üstündeki basın mensuplarının daha maaşını çekmeden maaştan kesilen vergi yüzde 25’e denk geliyor. Etti mi sana yüzde 88? yüzde 1 ıvır zıvır gayrimenkullerden alınan, yüzde 11 kurumlar vergisi. Yani üreten, kazanan, ihracat yapan, kâr edenin ödediği vergi yüzde 11; bu meydanın ödediği vergi yüzde 88!

İşte bizim iktidar motivasyonumuz budur: Vergiyi bu meydana, tabana değil; vergiyi tavana, refahı buraya yayacağız. Bu vergileri ters yüz etmeye; çok kazanandan çok, az kazanandan az, kazanmayandan da vergi almamaya geliyoruz. Bütün ezberleri unutsunlar. O konforlu siyaset bitti; oyu garibandan alacaksın, hizmeti zengine yapacaksın… Oyu emekliden alacaksın, emekçiden alacaksın, esnaftan, çiftçiden alacaksın; sonra millete, bütün zenginlere en iyi imkanları sunacaksın. 2.7 trilyon lira faiz ödüyor ama yüzde 1’ini emekliye vermeye gelince ayak sürüyor.

Geçen bütçe görüşmesi var. Bütçede gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inin çiftçiye destekleme diye verilmesi lazım, kanun böyle. yüzde 0.2’sini getirmişler. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz şöyle konuşuyor: ‘Bu sene tarım sektöründe yüzde -12.7 büyüyebildik.’ Af buyur dedim? yüzde -12.7 büyümüş! Dedim ki; Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, yüzde -12.7 büyünmez, yüzde 12.7 küçültmüşsünüz siz bu çiftçiyi dedim. Cevap yok. Burada bu yıl ilk kez bu kadar büyük bir küçülme yaşandı.

Buradan bütün çiftçilere söylüyoruz: Bu kara düzene mecbur değilsiniz. Bu iktidara mecbur değilsiniz. Eninde sonunda bu düzeni değiştirecek halkın partisinde birleşeceğiz ve bir devri kapatıp bir devre açacağız. Edirne’den kalkan Fatih, 2 yıl sonra gidip de bir çağı kapatıp bir çağı açmadı mı? Bakın Edirne’den söylüyorum: Biz de bir çağı kapatıp bir çağı açacağız. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak!”

“BİZİ YUNAN’A, BULGAR’A MAHCUP EDENLER GİDECEK”

“Şimdi işin en tatsız, aslında en haksız yerine geldik. Bütün Türkiye konuşuyor; ‘Yunanistan’a gidip alışveriş yapılıyor, Bulgaristan’dan gelip alışveriş yapılıyor’ diye. Geldim sordum, hepsini yerinde gördüm. Bugün Edirneliler, İstanbullulara ucuza gıda alışveriş turları düzenleniyor, Dedeağaç’a geçiliyor. Doğru mu? Çünkü Yunanistan o kadar ucuz ki bugün Türkiye’deki gıdaya göre, yol parasını da kurtarıyor, fazlasını da kazandırıyor.

Yunanistan’da bir Niko var, Niko’ya kıyma 350 lira. Türkiye’de bir asgari ücretli Nihat abim var, ona da arkadaşları Niko diyor; bizimkine gelince 900 lira. Yunanistan’da Niko’nun 350 liraya aldığı dana kıymayı, burada 900 liraya satan bir düzen var. Öyle olunca bu sefer buradan insanlar oraya, dünyanın ve Avrupa’nın en yüksek gıda enflasyonunun olduğu Türkiye’den Yunanistan’a geçip gıda alıyorlar.

Peki, bir de Bulgaristan’dan gelen var. Bulgaristan’dan İvan geliyor, levayı veriyor, çantaları dolduruyor, üstüne bir tane de mont alıp Bulgaristan’a gidiyor. Bizim Türkiye’deki Okan kardeşim o bir tane montu alabilmek için bir ay çalışıyor. Peki, bu işin sebebi ne? Bütün meydan şahit, bütün Edirne şahit.

Bu AK Parti geldiğinde bir leva 0.60 liraydı. Yani 1 lira verdin mi sana neredeyse 2 leva veriyorlardı. Şimdi adam geliyor 1 leva veriyor, biz ona 25 lira veriyoruz. 23 yıldır Türkiye’de yönetiliyor AK Parti tarafından, Bulgaristan’da yönetiliyor kendi hükümetleri tarafından. 23 yıl önce 1 lira verip 2 leva alırken, adam şimdi 1 leva verip 25 lira alıyor. 50 kat fark etmiş.

Asgari ücret 8 çeyrekten 1,5’a indi, 6 kat fark orada. Buğdayda 6 kat fark, asgari ücrette öyle… Bir senede yüzde 65 gelmiş sırf ciğerin porsiyonuna. 23 yıl üst üste birikmiş; leva, Türk parası karşısında 40 kat değer kazanmış. Bulgaristan ülkesini, ekonomisini Türkiye’den 40 kat iyi yönetmiş. Buradan, Edirne’den bütün Edirne’nin şahitliğinde söylüyorum: Bu kara düzen değişecek kardeşim, bu hesap değişecek kardeşim! Bizi Yunan’a, Bulgar’a mahcup edenler gidecek, bu memlekete Atatürk’ün partisi gelecek.

Eski günlere; Gazi’nin 10 yılda 15 milyon genç yetiştirdiği, şaha kaldırdığı, Sümerbanklar yaptığı, fabrikalar açtığı, bunların sata sata bitiremediği KİT’leri yaptığı günlere… Türkiye’nin iyi yönetildiği, birlikte çalıştığı, daha çok kazandığı, adaletle paylaştığı günlere gideceğiz.”

“BÜTÜN DÜNYAYA ANLATACAĞIM”

Avrupa’ya gidecekler, dünyaya gidecekler, işlerine geldiği gibi anlatacaklar; gelip buralarda seçim kazanacaklar… Öyle bir şey yok. Buraya Brüksel’den geldim. Orada Avrupa Sosyalist Partisi, yani Avrupa Birliği’ndeki bütün sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerin liderleriyle toplantıya katıldım. Orada Türkiye’de yapılan haksızlıkları, hukuksuzlukları teker teker anlattılar.

Beyler çıkmış, ki bugün değil yıllardır diyor ki bana: ‘Efendim, yurt dışına gidip Türkiye’yi şikayet etme.’ Vallahi bu AK Parti bir zamanlar başörtüsü sorunu yaşanıyordu, kardeşlerimize haksızlık yapılıyordu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açtılar, Türkiye’yi mahkum ettiler, çatır çatır tazminat aldılar. O şikayet değil! Kapatma davaları açılınca heyetler kuruyorlardı üçer kişi; bütün dünya başkentlerinde Türkiye’yi şikayet edip ‘askeri vesayet var, siyasi vesayet var’ diyorlardı. 15 Temmuz darbe oldu, sabah bizim kapıda bunlar. Çalıyor kapıyı; ‘Buyur, Avrupa’da dostlarınız çok, sizi iyi dinlerler, bu darbeyi birlikte anlatalım.’

15 Temmuz’da darbe sana yapılınca ya da geçmişte kapatma davası sana açılınca, partinin başı sıkışınca kapı kapı Avrupa’yı gezeceksin, bunun adı ‘demokrasi arayışı’, ‘hukuk yolculuğu’ olacak; ama benim kardeşlerim içeri atılınca, 31 Mart’ta seçim kazandık diye 19 Mart’ta darbe bana yapılınca Özgür Özel oturacak, susacak, sen de burada keyif çatacaksın. Öyle bir şey yok.

Japonya’nın trende basılan 8 milyon tirajlı gazetesine de anlattım; İngiltere’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, Amerika’nın bütün dergilerine, gazetelerine de anlattım. Sosyalist Enternasyonal’de de anlattım, Avrupalı sosyalistlere de anlattım. Bütün dünyaya anlatacağım. Bir adım geri atarsam namerdim. Bu haksızlığı bütün dünyaya anlatacağım. Tayyip Bey sana helal olan hiçbir şey haram değil bana. Mücadele sonuna kadar!”

İMAMOĞLU’NUN MEKTUBU OKUNDU

Mitingde, Özel’in konuşmasından önce İmamoğlu’nun mektubu okundu. İmamoğlu, Silivri’den gönderdiği mektubunda şunları kaydetti:

“Merhaba Edirne. Merhaba güzelim Serhat şehri. İçi dışı bir, güler yüzlü, kocayürekli yiğit Edirneliler. Merhaba.

Değerli hanımefendiler, kıymetli beyefendiler, sevgili gençler, canım çocuklar. Hoş geldiniz. Her birinizi hasretle kucaklıyorum. Sizleri çok özledim.

Osmanlı’nın başkenti Selimiye’nin ev sahibi Edirne’ye gözü gibi bakan, Edirne’ye hizmet için canla başla çalışan çok kıymetli Filiz Gencan başkanıma tüm çabaları için yürekten teşekkür ediyorum. Demokrasi ve adalet yolunda verdikleri cesur ve güçlü mücadeleleri için çok değerli il başkanımız Yücel Balkanlı’ya ve onun şahsında tüm örgütümüze şükranlarımı sunuyorum. Cumhuriyet Halk Partililer olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Bizler iktidarın baskılarından, kumpaslarından, tehditlerinden yılıp yorulacak, güler yüzünü solduracak insanlar değiliz. Ama zamansız genç kayıplar bizi çok yaralıyor. İçimizi çok acıtıyor. Şehzadeler Belediye başkanımızı, herkesin kıymetlisi sevgili Gülşah Durbay kardeşimizi kaybetmenin çok derin acısını içimizde taşıyoruz. Ruhu şad olsun. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin.

Gülşah Durbay’ın ve onun gibi genç yaşta sonsuzla uğurladığımız sevgili Ferdi Zeyrek kardeşimizin hayallerindeki özgür dünyayı, güçlü, adil ve mutlu Türkiye’yi kurmak için var gücümüzle çalışmak boynumuzun borcudur.

Allah bizi sevdiklerimize, milletimize mahcup etmesin.

Kıymetli Edirneliler.

Edirne bir sınır şehridir ve biz milletçe sınırlarımızı korumak için gözümüzü kırpmadan canımızı veririz.

Ama unutulmasın ki bu aziz vatana Atatürk’ün yadigarı Cumhuriyetimize sahip çıkmak için dış sınırlarımızı da korumak yetmez.

Siyasi ve toplumsal hayatımızın çerçevesini belirleyen iç sınırları da korumak mecburiyetindeyiz.

Örneğin bu topraklarda hiç kimse hiçbir güç hukukun sınırlarını aşamamalıdır. Hiç kimse hiçbir güç demokrasinin sınırlarını aşamamalıdır.

Çünkü ülke içinde hukukun, demokrasinin, vatandaşın hak ve hürriyetlerinin sınırları ihlal edilirse ülkenin dış sınırları da tehlikeye girer. Bugün ülkemiz çok kritik, çok hayati bir eşiktedir. Ya bu iktidar ülkeyi daha derin bir çöküşe, çok daha büyük krizlere, felaketlere sürükleyecek ya da vatandaş karşısında haddini bilen, hukukun, demokrasinin sınırlarına saygılı, ortak akla ve ortak çıkarlara dayalı insanca, hakça bir düzen kuracağız. Milletimizin kararı, iradesi apaçık ortadadır. Bu iktidar milletin tahammül sınırlarını aşmıştır. Milletimiz bir an önce sandığa gitmek ve bir avuç insanın çıkarı için kurulmuş bu adaletsiz rejime son vermek için gün sayıyor.

Hiçbir suçun cezasız kalmadığı, ancak bir kişinin bile haksız yere tutuklanmadığı, ceza almadığı, kanunların herkese eşit uygulandığı bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız.

Bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin başta Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Tayfun Kahraman, Osman Kavala olmak üzere verdiği hak ihlali kararları tamamen keyfi bir şekilde uygulanmıyor.

İktidarın elini yargıdan tamamen çektiği, adaletin siyasi hesaplara göre şekillenmediği bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız. Bize yapılanları biz kimseye yapmayacağız. Kardeşlerim. Hiç kimse sizden, vatandaştan büyük değildir. Hiçbir güç millet iradesinden üstün değildir. Milletimiz bu ülkenin, bu devletin tek sahibidir ve o ne derse o olur. Günü gelecek bu aziz millet sandık başına gidecek ve önce adalet, önce hürriyet diyecek. Her şey çok güzel olacak. Kalın sağlıcakla. Ekrem İmamoğlu Silivri zindanı.”

https://www.youtube.com/embed/Uint4nCco9k?si=Xt3A0ew10PNF-O7s


kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r