Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu 6’lı masaya konut sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bu 29 Mayıs’ta öteki 5 önderi ağırlayacak.Davutoğlu bu hafta tepe öncesinde öteki başkanları ziyarete edecek. Önderlere ortak çalışma kümelerinin hazırladığı 4 evrak sun…
Gelecek Partisi Önderi Ahmet Davutoğlu 6’lı masaya mesken sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bu 29 Mayıs’ta başka 5 başkanı ağırlayacak.
Davutoğlu bu hafta tepe öncesinde başka başkanları ziyarete edecek. Önderlere ortak çalışma kümelerinin hazırladığı 4 evrak sunacak:
1- Temel unsurlar ve amaçlar
2- Seçim güvenliği tedbirleri
3- Ekonomik kurumların yapılandırılması
4- Geçiş sürecinde yapılacak yasal ve anayasal düzenlemeler.
Öbür önderler de onaylarsa 6’lı masanın seçim kampanyası boyunca ortak referans olarak kullanabilecekleri 4 doküman tamamlanmış olacak.
Tek kişi tek parti yetmez
Davutoğlu, 6’lı masaya olumlu ve müspet bir güçle yaklaşıyor Türkiye’de büyük değişim için tek kişi ve tek partinin kâfi olmayacağını vurguladı ve 6’lı masanın kıymetini şöyle lisana getirdi:
“Bu altılı masa sürecinin oluşmasına bakıldığında en motive edici öge AK Parti’den ayrılmış fakat AK Parti’nin devamı olmayan partiler olarak muhalefetin alanı genişledi. Muhalefetin alanı genişledi ancak hâlâ 2018 seçimlerine nazaran değerlendirmeler devam ediyor. O vakit Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı vardı. Halbuki yeni aktörler çıktıkça muhalefetin kendisini tanımlama gereksinimi arttı.
Biz Gelecek Partisi olarak kendi argümanımız var ancak şunun farkındaydık. Türkiye’de büyük değişim tek bir partinin tabanı ve iradesi ile gerçekleşmeyecek. Bu türlü büyük dönüşümlerin olduğu süreçlerde tek bir parti, tek bir isim, tek bir programla değil toplumu kapsayan kuşatan bir yeni anlayışla yaklaşmak lazım.”
Kolay zafer dürtüsü tehlikeli
Davutoğlu, 6’lı tepe öncesinde Ankara’daki konutunda ortalarında benim de bulunduğum dört kıdemli gazeteciyi kahvaltıda konuk etti.
Davutoğlu sorularımızı yanıtlarken, iki kısmın kendisini huzursuz ettiğini söyledi. Bu tedirginliğini şöyle açıkladı:
“Türkiye’de 2 kesim var beni huzursuz eden; birisi iktidarda güç sahibi olmanın getirdiği yanılsama ile gerçeklerden kopanlar. Bir kesim var ki, illâ iktidar sahibi olmasına gerek yok, A Haber’i dinleyip, tek taraflı propagandayı dinleyip, ’Bu iktidar giderse Türkiye batacak’ diye bir kanaate sahip olanlar. Bunlarda şöyle bir kanaat var; bu iktidar kalıcı. Bu bir yanılsama. Bu genelde iktidarının son devrine gelen otoriterlerde olur. Bu yanılsama onların gerçeği görmesini engelliyor.
İkinci yanlış yaklaşım ise ‘bunlar nasıl olsa gidecek kolay bir zafer kazanacağız’ diyen yaklaşım. ‘Bu mevcut boşluktan şu kişi çok kolay Cumhurbaşkanı seçilebilir, şu parti tek başına iktidarı götürür.’ diyen bir kesim var. Kolay zafer dürtüsünden fazla insanları yanıltan bir şey yoktur. Kolay zafer dürtüsü insanlara en büyük hezimetleri yaşatır. Ben bunu iki tarafta da görüyorum. İktidarda da kolay bir zafer beklentisi var muhalefette de muhakkak kesitlerde kolay bir zafer beklentisi var.
Bizim özelliğimiz şu; iktidardakinin de psikolojisini biliyoruz muhalefettekilerin de psikolojisini biliyoruz. İktidardakilerin psikolojisi ‘evet bir şeyler yanlış gidiyor fakat Reis tekrar kazanacak’. Bundan daha tehlikeli bir şey yoktur. Bütün otoriter başkanları bu niyet bitirmiştir. Bu tarafta ise bazen muhalefet kanallarını izliyorum, o denli bir algı oluşturuluyor ki; 20 yıllık AK Parti iktidarı tek ve günahkâr bir dönem… Bütün hepsi de onun içindeydiler hepsi birden… Bunun hesabını vermeliler. Bunun içine bizi de koyarak söylüyorlar.
Hesaplaşmadan korkmadım
Gelecek Partisi Başkanı bu yaklaşıma toptancı olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Herkesin birebir kefeye konulmasının yanlışlığına dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Açık söyleyeyim ben hesaplaşmadan korkmuş olsaydım AK Parti’de bayrak açmazdım. Bu kolay zafer psikolojisi bir grup ifrat noktalarına götürüyor. Bu yaklaşım olay olarak da gerçek değil siyaseten de hakikat değil. AK Parti’nin o günkü ıslahatlarını da yaşadık bugünkü zorbalıklarını da yaşadık. O periyottan bu periyoda oy veren kitlelerin yaklaşık 3 bireyden 2 tanesi AK Parti’ye bir devir oy vermiş. Artık sen bütün AK Parti devirlerini mutlak bir karanlık devir olarak yansıttığında, bu oy veren kitleleri kendinden uzaklaştırmış yabancılaştırmış oluyorsun. Onlar kendi iktidarlarını eleştirirken, sen diyorsun ki sen de onların içindeydin”
Önümüzdeki seçim yazgı seçimi
Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti 100. yılına girerken önümüzdeki seçimin mukadderat seçimi niteliği taşıyacağına vurgu yaptı. Gelecek partisi Başkanı bu süreçte 6’lı masaya düşen fonksiyonu ve sorumluluğu şöyle açıkladı:
“Türkiye’de 2 kesim var parmak sallayan. Bir Bahçeli ve Erdoğan… Beni eleştirirsen hainsin diyen bir parmak sallama. Başka tarafta da dönüp bütün o kısımlara hepiniz hatalısınız diyen ve parmak sallayan bir kesim. Türkiye bu iki kısımla Allah koruma kutuplaşmaya masraf.
Önümüzdeki seçim Türkiye’nin mukadderat seçimi. Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken tarihi tartışmaların, yüzyıl evvelki tartışmaların tekrar başlatıldığı tarihi kutuplaşmaların köpürtüldüğü bir ortamla seçime gidersek, bu iki kesimde mevcut psikolojiler ile bir aksilik üzerinden bir siyasi ikilim oluşturulursa Türkiye 2023’e birleştirici bir ruhla değil parçalayıcı bir ruhla girer.
Altılı Masa’nın misyonu da burada. Tek bir iktisat siyaseti çıkarmak değil sıkıntı farklı iktisat siyasetleri olabilir. Tek bir dış siyaset bulmak da değil. Bu seçime Altılı Masa’nın buradaki amacı bu iki kolay zafercilere karşı sıkıntı bir sürecin olduğunu görüp hisle değil akılla, sloganla değil şuurla, çıkarcılıkla değil yalnızca kendisini merkeze alan bir siyasi anlayışla değil kendisini aşan, partisini aşan bir anlayışla, intikam ile değil karşılıklı diyalogla ilerlemek. Şu anda bizim problemimiz tek tek partilerin alacağı oyun çok çok daha ötesindedir. Ondan sonra rekabet edelim ancak o vakte kadar şu iki kolaycılara karşı sıkıntı bir süreç işletiyoruz, o süreci sağlıklı işletelim.”
Seçime farklı girme kararı yok
Davutoğlu, seçime farklı partilerin ortak bir deklarasyonla girmelerinin toplumda itimat uyandıracağına dikkat çekti. Davutoğlu şu değerlendirmeyi yaptı:
“Seçime farklı gireceğiz diye bir verilmiş karar yok. Seçime farklı partilerin ortak bir deklarasyon ile girmesi büyük bir toplumsal inanç uyandırır. Cumhurbaşkanı adayları farklı olsa bile şu anda masada Cumhurbaşkanı ortak olacak diye bir kanaatimiz var. Cumhurbaşkanı belirlerken de bu unsurlar değer taşır. Cumhurbaşkanı belirlenirken de buna bakılacak. Mesela din ve vicdan özgürlüğü bizim için hayati kıymet taşır. Aksi takdirde AK Parti’nin tehditlerinden kopacak bir kitle doğmaz. Bunlar daha sonra atacağımız adımlara da taban teşkil eder. Bu metin Altılı Masa’nın temel prensipleri olacak.”
Kararsız seçmene davet
Davutoğlu’na nazaran seçimin sonucunu kararsızlar belirleyecek. Lakin Türkiye’nin bugünkü şartlarında kararsız, tarafsız kalmamalı. Davutoğlu’nun kararsızlara daveti şöyle:
“Özellikle de kararsız duran seçmenlere de şu mesajım var. Kararsız kalınarak Türkiye’nin geleceği çizilemez. Kararsız kalınması hakikat gördüğünüz siyasi yaklaşımın mağlubiyetine yol açar. Zira karşı tarafın elini güçlendirmiş olur. Kimse bu seçimde tarafsız kalmamalı. Herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ile ilgili kararını vermeli. Kimse seçim nasıl olsa yapılmayacak ya da yapılsa bile bu iktidar değişmeyecek üzere bir niyet ile karamsarlığa sevk edilmemeli. Bu seçimle Türkiye’nin mukadderatı değişecek. Bunda da en büyük rol hâlâ şu anda kararsız üzere görünen seçmende olacak.”
Seçim güvenliği ve SADAT
Davutoğlu, son günlerde gündemin en üst sıralarında yer alan seçim güvenliği ve SADAT’la ilgili sorularımızı yanıtlarken de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Seçim güvenliği konusunda bu çalışma kümemizde çok âlâ bir ortam oluştu çok deneyimli arkadaşlar var. Seçim güvenliğinin teminatı bu Altılı Masa. Biz 6 önder seçimin objektif koşullarda yapılması için her türlü çabayı seçim öncesinde, seçim sürecinde, sandık başında ve seçim sonrasında oy sayımında göstereceğiz, kimse tereddüt etmesin. Türkiye’de objektif ve emniyetli bir seçim yapılacaktır. Kimse bunu engelleyemeyecek.
SADAT’la ilgili kuşkuları ortadan kaldıran bir yaklaşım benimsenmeli. Ancak Cumhurbaşkanının şu kelamları kuşkuları arttırıyor; benim kendileriyle hiçbir hukukum yok diyor. Halbuki kurucusu, cumhurbaşkanı başdanışmanlığı yapmış. Hasebiyle bu kuşkuları arttırıcı sonuçlar doğuruyor. Cumhurbaşkanı seviyesinde bir açıklama geldiği vakit herkesin buna inanması lazım. Lakin kendi Cumhurbaşkanı başdanışmanınızın kurduğu bir yapıdan, hiç alakam yok dediğinizde, inanç uyandırmıyorsunuz. Türkiye hızla normalleşmeli ve her faaliyet şeffaf hukuk kontrolüne açık olmalı.”