DOLAR 42,5354 0.07%
EURO 49,5729 -0.06%
ALTIN 5.745,37-0,12
BITCOIN 3792463-3.38951%
İstanbul
16°

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

Cezaevinde ‘evet’ diyerek evlenen Filiz Gökce, bazı kelimelerin özgürlükten yazıldığını söyledi: Yılmaz insanların ülkesi

Cezaevinde ‘evet’ diyerek evlenen Filiz Gökce, bazı kelimelerin özgürlükten yazıldığını söyledi: Yılmaz insanların ülkesi

ABONE OL
Kasım 12, 2025 04:40
Cezaevinde ‘evet’ diyerek evlenen Filiz Gökce, bazı kelimelerin özgürlükten yazıldığını söyledi: Yılmaz insanların ülkesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aile Dayanışma Ağı (ADA), 19 Mart operasyonları kapsamında, tutuklu yargılananların eşleri, anneleri, babaları, kardeşleri ve çocuklarının bir araya gelmesiyle kuruldu. ADA’nın temelinde; aylardır yalnızlık karşısında birlikte direnenlerin, “hak, hukuk, adalet” arayanların gücü, hedefinde ise “geride kalanlar”ın hikayesini, onların sessiz çığlığını, görünmezliğini anlatmak var. ADA’da bir araya gelen tutuklu yargılananların yakınları, “her tutuklunun hikâyesinin özel, değerli ve biricik” olduğunu kendi sesleriyle duyurmaya çalışıyor. Bu yazı dizisinde ADA’da buluşan yedi tutuklu yakını, “Aile Yılı” ilan edilen bir dönemde özlemle bekledikleri sevdiklerini, bu bekleyiş ve belirsizlik sürecinde yaşadıkları acı, sıkıntı ve hiç tükenmeyen umutlarını sorularımıza verdikleri samimi yanıtlarla ortaya koyuyor.

“Parmaklılar Dışında”nın ilk konuğu cezaevinde evlenen İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökce’nin eşi Filiz Kahveci Gökce

– Siz Buğra Gökce cezaevindeyken evlendiniz. Bu fikri ilk kim ortaya attı, nasıl olgunlaştı?

Buğra ile uzun yıllara dayanan, beraber el ele yürüdüğümüz bir hayat arkadaşlığımız, yoldaşlığımız vardı bizim. Ocak ayındaki yıldönümümüzde artık birbirimize ait bir yüzük taşımamızı isteyen Buğra oldu. Silivri zindanlarına hapsedilişinden sonraki ilk 1 ay her ikimiz için de çok acı dolu bir zamandı. O kadar çok ağladım ki sabahlara kadar. Her anınızın beraber geçtiği, hayatın her anının beraber yaşandığı birinin bir anda hayatınızdan tamamen yok olduğu hissiyle, büyük bir yasla baş etmeye çalıştık. Üstelik o, buna ek olarak hayatın tüm renklerinden koparılmış, hapsedilmişti. Onun için daha da ağır bir bedeldi ödenen. Bir ayın sonunda alınan arkadaş izni ile birbirimizi gördüğümüzde teklif ondan geldi. Biz her zaman birbirimizin ilacı olmuştuk beraberliğimizde. Şimdi de birbirimizin hem derdi hem dermanı olduk. Birbirimizden koparıldığımız bu dönemin sonunda Buğra bir gün bile beklemek istemediğini, hayallerinden, hayatımızdan vazgeçmek istemediğini ve hemen evlenmek istediğini söyledi. Öyle heyecanlıydı ki ertesi gün evlenmek istiyordu. Sevginin, aşkın, güzel günlere olan umudun bizim direnişimiz olacağını düşünüyordu. Biz birbirimizin gönüldaşıydık, aynı şeyleri hissediyorduk. Ben de aynı inanca sahip çıktım. Hem kendimize hem kalbimize hem topluma bir umut olmak istedik.

‘YEDİ KERE DÜŞSEK SEKİZ KERE KALKARIZ’

– Cezaevi duvarları arasında “evet” demek hangi anlamları taşıyordu?

Ülkemizin yaşadığı bu korkunç karanlık, zulüm dolu bir dönemde sevgiyle, aşkla, hayallerimize sahip çıkarak umudumuzdan vazgeçmeyerek tarihe bir not düşmek anlamı taşıyor en çok bizim için. Bizim “evet”imiz direnerek hayata tutunmaktır. Her türlü kötülüğe, haksızlığa karşı el ele olamasak da kalplerimizin sımsıkı birbirine daha da büyük görünmez bağlarla bağlanması, haksızlığa isyan edenlerle el ele olup birlik olup sevgiyle, umutla direnmektir. Hüznün içindeki umuttur. Bu ülke, nice haksız, hukuksuz dönemler yaşadı. Bizler bu ödenen bedellerden sonra güzel bir ülke inşa etme hayali ile direniyoruz. Bu ülke “yılmaz insanların” cumhuriyeti. Yedi kere yere düşsek de sekiz kere eskisinden daha güçlü ayağa kalkacağımıza inanıyorum. Biz cezaevinde “evet” dedik. Çünkü biliyoruz ki bazı kelimeler özgürlükten yazılır. Ve bizim “evet”imiz duvarların bile engel olamadığı, hapsedemediği bir sevgiyle yazıldı.

– Evlilik genelde birlikte yaşamaktır, siz ise birlikte yaşayacağınız günü bekliyorsunuz. Bu deneyim size ne öğretti?

Biriyle hayat yolunda yoldaş olmak, gönüldaş olmak geleneksel tanımların ötesinde bir birliktelik aslında. Çoğu insan için evlilik aynı çatı altında yaşamak, aynı masaya oturmaktan ibaret. Bizim içinse birlikte yaşayacağımız günü beklemenin en büyük sınavıdır. Birbirinin kaderine omuz vermektir. Sevgi sadece yan yana olmak, el ele gezmek anlamı taşımıyor. İnsanların arasındaki gönülden gönüle uzanan görünmez bağlardır gerçekte. Her anınızda, her nefesinizde olan bir histir. Sabırdır, umuda tutunarak her haftaki kısacık görüş dakikalarının ardındaki özlemdir. Bu süreçte birlikte aynı eve kapananlar değil aynı hayale tutunanlar aile oluyormuş, bunu öğrendik. Her gün duvarların ardında “Ben buradayım, senden uzak ama seninleyim” demeyi öğrendik. Bir gün o zindandan kurtulacak. Ve o gün aynı çatı altında yaşamak değil bu sınavı birlikte geçmiş olmak bizi gerçekten “biz” yapacak.

‘KALBİMDE ÖZGÜRSÜN’

– Buğra Bey bu satırları okuyacaktır, ona ne söylemek istersiniz?

Sevgilim, seni zindanlarda tutsak etseler de bil ki benim kalbimde en özgür yerdesin. Seninle, dürüstlüğünle, liyakatinle onur ve gurur duyuyorum. Aramızdaki her duvarın üzerinde senin adınla büyüyen bir umut var. Bu günler geçecek ve biz hayallerimize, hatıralarımızla kaldığımız yerden ama daha da güçlü devam edeceğiz. Seni çok ama çok seviyorum, hasretle kavuşacağımız günü bekliyorum…

***

YARIN: Eski İBB Medya AŞ Genel Müdürü İpek Elif Atayman’ın oğlu Efe Çakır ve İBB Medya AŞ Yöneticisi Elif Güven’in annesi Zeynep Güven.


kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r