Marina Kira Sözleşmelerinde Kira Artışları, Hapis Hakkı ve Yat Sahibinin Korunması
Bilindiği üzere, son yıllarda marinalarla ilgili hem idari hem de hukuki düzenlemelerde çeşitli değişiklikler gündeme gelmiş, bu durum marina kira sözleşmelerinin uygulamadaki önemini daha da artırmıştır. Özellikle kira bedellerinin artırılması, marina sahiplerinin yatlar üzerinde hapis hakkını kullanmaları ve yat sahiplerinin uğradıkları zararların tazmini hususları, Türk hukuk uygulamasında sıkça tartışılan konular haline gelmiştir. Bu nedenle, marina kira sözleşmelerinin hukuki niteliğinin, tarafların hak ve yükümlülüklerinin ve uyuşmazlık halinde başvurulabilecek hukuki yolların ayrıntılı şekilde ele alınması büyük önem taşımaktadır.
Marina kira sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen klasik kira sözleşmesinden ayrılmaktadır. Çünkü bu sözleşmeler yalnızca taşınmazın kullanıma tahsisini değil, aynı zamanda elektrik, su, güvenlik, bakım ve lojistik destek gibi çeşitli hizmetleri de içermektedir. Bu nedenle öğretide genel kabul gören görüş, marina kira sözleşmelerinin karma nitelikli ve sui generis sözleşmeler olduğu yönündedir. Dolayısıyla, hem kira hem de hizmet unsurlarını bünyesinde barındıran bu sözleşmelerin yorumunda tarafların menfaat dengesi gözetilmelidir.
Kira bedelinin artırılması meselesi uygulamada en çok tartışılan noktalardan biridir. Türk Borçlar Kanunu’nun 344. maddesi, kira bedelinin artırılması konusunda taraflara serbesti tanımakla birlikte, bu artışların mutlaka sözleşmede kararlaştırılmış kriterlere dayanmasını şart koşmaktadır. Marina kira sözleşmeleri ticari nitelikte olduğundan, kira artış oranlarının sözleşmede açıkça belirlenmesi gerekir. Marina sahibinin sözleşmede hüküm bulunmaksızın tek taraflı artış yapması hukuken geçersizdir. Yargıtay da birçok kararında kira bedelinin tek taraflı artırılamayacağını, bu tür artışların geçerlilik kazanamayacağını vurgulamıştır. Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2016/2879 E., 2016/4970 K. sayılı kararında, kira bedelinin artırılmasının ancak sözleşme hükümlerine ve yasal düzenlemelere uygun olması gerektiği açıkça ifade edilmiştir.
Marina sahibinin kira bedelinin ödenmemesi halinde başvurabileceği çeşitli yollar bulunmaktadır. Bunlar arasında sözleşmeden dönme, fesih veya alacağın icra yoluyla tahsili gibi imkanlar vardır. Ancak en çok tartışma yaratan husus, marina sahibinin yat üzerinde hapis hakkı kullanıp kullanamayacağıdır. Türk Ticaret Kanunu’nun 950. maddesi ve devamında düzenlenen hapis hakkı, özellikle taşıyanın navlun alacağı için öngörülmüştür. Bununla birlikte, marina sözleşmeleri bakımından da kıyasen uygulanabileceği kabul edilmektedir. Zira marina sahibinin alacağı ile zilyetliğinde bulunan yat arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Ne var ki, marina sahibinin hapis hakkına başvurabilmesi için alacağının geçerli, muaccel ve sözleşmeye uygun olması şarttır. Tek taraflı ve geçersiz kira artışına dayalı bir alacak için hapis hakkı kullanılması hukuken mümkün değildir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/2172 E., 2020/3451 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, hapis hakkı yalnızca geçerli ve muaccel alacak için kullanılabilir, aksi halde hakkın kötüye kullanılması söz konusu olur ve marina sahibinin tazminat sorumluluğu doğar. Bu durum özellikle yatların kiralanarak gelir elde edilmesi halinde önem kazanmaktadır. Zira yatların haksız yere alıkonulması, yat sahibinin ciddi gelir kayıplarına uğramasına, müşteri kaybetmesine ve ticari itibarının zedelenmesine neden olabilir. Böyle bir durumda yat sahibi, Türk Borçlar Kanunu’nun 112. maddesi uyarınca borca aykırılıktan doğan sorumluluğa veya 49. maddesi uyarınca haksız fiil hükümlerine dayanarak tazminat talebinde bulunabilir.
Yat sahipleri açısından uygulanabilecek hukuki yollar oldukça çeşitlidir. Öncelikle, kira bedelinin objektif kriterlere uygun şekilde belirlenmesi için kira bedelinin tespiti davası açılabilir. Marina sahibinin haksız artış iddialarına karşı menfi tespit davası yoluna başvurularak borç ilişkisinin mevcut olmadığı tespit ettirilebilir. Eğer yatlar haksız yere alıkonulmuşsa, ihtiyati tedbir talebiyle yatların serbest bırakılması sağlanabilir. Ayrıca, marina sahibinin hukuka aykırı hapis hakkı uygulaması nedeniyle uğranılan tüm zararların tazmini için dava açmak da mümkündür. Marina sahibinin haksız kira artışına dayanarak icra takibi başlatması halinde ise borca itiraz edilerek takibin iptali talep edilebilir. Bu süreçlerde güçlü delil sunmak kritik öneme sahiptir.
Dava sürecinde kullanılabilecek belgeler arasında marina kira sözleşmesi ve ek protokoller, marina sahibinin kira artışı bildirimleri, ödeme dekontları, banka kayıtları, yatların alıkonulduğunu gösteren yazışmalar veya tutanaklar, uğranılan zararları ortaya koyan kiralama sözleşmeleri, müşteri iptalleri, gelir kaybı belgeleri ve ticari defterler yer almaktadır. Bu belgelerin eksiksiz ve düzenli şekilde sunulması, davanın başarısını doğrudan etkileyecektir.
Sonuç olarak marina kira sözleşmeleri, tarafların menfaatlerinin dengeli şekilde korunmasını gerektiren sui generis sözleşmeler niteliğindedir. Kira bedelinin tek taraflı artırılması hukuken geçersiz olup, bu artışlara dayalı olarak hapis hakkı kullanılması da hukuka aykırıdır. Böyle bir durumda marina sahibi, yat sahibinin uğradığı tüm zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Bu noktada yat sahiplerinin haklarını koruyabilmeleri için sözleşme hazırlanırken kira artış oranlarını objektif kriterlere bağlamaları, hapis hakkının sınırlarını açıkça düzenlemeleri ve uyuşmazlık çözüm yollarına yer vermeleri büyük önem taşır.
Akan&Partners Hukuk Bürosu olarak, deniz ticareti hukuku, marina işletmeleri ve kira sözleşmeleri alanında uzmanlaşmış avukat kadromuzla, marina kira sözleşmelerinin hazırlanmasından uyuşmazlıkların çözümüne kadar tüm aşamalarda müvekkillerimize kapsamlı hukuki destek sağlamaktayız. Sözleşme hazırlama sürecinde, kira artış oranlarının objektif kriterlere bağlanması, hapis hakkının sınırlarının açıkça düzenlenmesi ve tarafların haklarının dengeli biçimde güvence altına alınması için özel hükümler öngörmekteyiz. Böylelikle müvekkillerimizin olası hukuki risklerden korunmasını ve ileride doğabilecek uyuşmazlıkların asgari düzeye indirilmesini sağlamayı hedeflemekteyiz.
Bununla birlikte, sözleşmenin imzalanmasının ardından ortaya çıkabilecek kira bedeli ihtilafları, marina sahibinin tek taraflı artış talepleri, haksız hapis hakkı uygulamaları ve bu uygulamalardan kaynaklanan tazminat talepleri bakımından da aktif olarak hukuki süreçleri takip ediyoruz. İhtiyati tedbir talepleri, kira tespiti ve menfi tespit davaları, tazminat davaları ve icra takiplerine yönelik itirazlar dahil olmak üzere tüm yargısal süreçlerde müvekkillerimizi temsil etmekteyiz. Ayrıca, özellikle uluslararası unsurlar barındıran marina sözleşmelerinde, yabancı yat sahipleri ve uluslararası marina işletmeleriyle yaşanan uyuşmazlıklarda tahkim ve arabuluculuk mekanizmaları gibi alternatif çözüm yollarını da etkin şekilde kullanmaktayız.
Amacımız, marina kira sözleşmelerinde müvekkillerimizin yalnızca mevcut haklarını korumak değil, aynı zamanda uzun vadeli ticari menfaatlerini güvence altına almak, riskleri minimize etmek ve deniz ticareti hukukunun karmaşık yapısında stratejik çözümler sunmaktır. Bu kapsamda hem ulusal mevzuata hem de uluslararası deniz ticareti uygulamalarına hâkim, çok yönlü ve profesyonel bir hizmet anlayışıyla hareket etmekteyiz.
AV.FURKAN AKAN
AKAN&PARTNERS HUKUK BÜROSU
SEKTÖREL
20 saat önceSEKTÖREL
2 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önceSEKTÖREL
10 gün önce
1
Murat Susam ile Güzelliğin Adresi: Blonde Bayan Kuaförü
4801 kez okundu
2
Komando Eğitimine Yeni Bir Yaklaşım: Ömer Keklikci Komando Birliklerine Profesyonel Taktik Eğitimler Sunuyor
1820 kez okundu
3
3568 İstanbul’dan Güçlü Aday Listesi!
639 kez okundu
4
Alanya’nın Genç Girişimcisi Engin Acar’dan Yeni Marka: ENRONI!
602 kez okundu
5
Ege Moda Sanayisi’nin ihracatta yeni amacı 2 milyar dolar
497 kez okundu