DOLAR 42,5098 0.02%
EURO 49,5512 -0.09%
ALTIN 5.802,880,88
BITCOIN 3810423-3.06187%
İstanbul
14°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

DEPREM SONRASI HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK

DEPREM SONRASI HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK

ABONE OL
Nisan 24, 2025 14:37
DEPREM SONRASI HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

23 Nisan 2025 tarihinde İstanbul’da meydana gelen 6.1 şiddetli deprem ve artçı depremlerden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Beklenen Marmara depremi, sadece bilimsel veriler ışığında değil; aynı zamanda hukuk ve kamu yönetimi açısından da değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu büyük felakete karşı alınması gereken tedbirlerin eksik bırakılması, hem idari hem de cezai sorumlulukları beraberinde getirmektedir. Bu makale, ilgili hukuk dalları çerçevesinde sorumluların hukuki konumunu ortaya koyarken, bireylerin ve kurumların hak arama yollarına da ışık tutmayı amaçlamaktadır.

1. Anayasa Hukuku Açısından Devletin Yükümlülüğü

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesine göre:

“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”

Bu düzenleme doğrultusunda devletin asli görevlerinden biri, vatandaşlarının sağlıklı bir çevrede yaşamasını temin etmektir. Depremler gibi doğal afetler ise doğrudan yaşam hakkını tehdit eden unsurlar arasında yer alır. Bu nedenle devletin, beklenen Marmara depremi gibi önceden bilinen risklere karşı etkili ve zamanında önlem almaması, anayasal yükümlülüğünü ihlal ettiği anlamına gelir. Devletin afet yönetim politikalarının etkinliği, yalnızca afet sonrası müdahalelerle değil, afet öncesi alınan önlemlerle de ölçülmelidir.

2. İdare Hukuku Kapsamında Hizmet Kusuru

İdare hukuku bağlamında, kamu kurumları vatandaşlara kesintisiz ve güvenli kamu hizmeti sunmakla yükümlüdür. Afet risklerinin yönetimi, özellikle belediyeler ve ilgili bakanlıklar tarafından yürütülen yapı denetimi, zemin etüdü, riskli yapı tespiti, tahliye ve kentsel dönüşüm uygulamalarıyla doğrudan ilişkilidir.

Danıştay 10. Dairesi, E. 2005/2746, K. 2006/1445 sayılı kararı:

“Kamu hizmetinin yürütülmesinde gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle meydana gelen zarar, hizmet kusuru kapsamındadır.”

Bu bağlamda idare, gerekli denetim ve uygulamaları ihmal ederse hizmet kusuru oluşur. Vatandaşlar bu kusurlar nedeniyle uğradıkları zararlar için idare aleyhine tam yargı davası açabilir, uğradıkları zararın giderilmesini talep edebilirler. Bu tür davalarda idarenin kusuru olmasa dahi hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi sorumluluğu doğurabilir.

3. Ceza Hukuku Bakımından Kamu Görevlileri ve Üzerine Düşenler

Ceza hukuku açısından kamu görevlilerinin ve özel kişilerin deprem öncesinde ve sonrasında alması gereken önlemleri ihmal etmesi çeşitli suç türlerini doğurabilir. En temel düzenlemeler şunlardır:

TCK 257. madde – Görevi Kötüye Kullanma:

“Görevini kötüye kullanarak kamunun zarara uğramasına veya kişilerin mağduriyetine neden olan kamu görevlisi cezalandırılır.”

Kamu görevlileri, sorumluluk alanlarındaki yükümlülükleri zamanında ve uygun biçimde yerine getirmedikleri takdirde, kamu zararına neden olmuş sayılırlar ve bu durum ceza hukuku açısından görev suçu teşkil eder. Özellikle belediye çalışanları, yapı ruhsatı düzenleyen memurlar, yapı denetim firmalarının sorumluları bu kapsamda değerlendirilebilir.

Ayrıca;

  • TCK 85. madde: Taksirle ölüme sebebiyet verme. Deprem nedeniyle gerekli önlemleri almayan yapı sorumluları, bu ihmaller sonucunda meydana gelen ölümlerden dolayı cezai sorumlulukla karşı karşıya kalabilir.

  • TCK 204. madde: Resmi belgede sahtecilik. Depreme dayanıksız yapılar için sahte olumlu rapor düzenleyenler bu suçtan yargılanabilir.

  • TCK 184. madde: İmar kirliliğine neden olma. Kaçak yapılar veya ruhsatsız inşaatlar üzerinden sorumlular hakkında bu maddeye göre işlem yapılabilir.

4. Özel Hukukta Tazminat Sorumluluğu

Özel hukuk çerçevesinde de, kişiler arasındaki ilişkilerde doğan zararların tazmini mümkündür. Deprem gibi büyük afetlerde, yapı sahipleri, müteahhitler ve yapı denetim firmaları doğrudan sorumlu hale gelir.

TBK Madde 49:

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren, bu zararlı davranışının sonucunu tazminle yükümlüdür.”

Bu kapsamda, gerekli mühendislik hizmetlerini almayan müteahhitler, yapı standartlarına uymayan yapılar inşa eden firmalar ve yanlış veya eksik rapor düzenleyen denetçiler, zarar gören hak sahiplerine karşı maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlüdür. Mahkemeler, can ve mal kaybına uğrayan bireylerin bu zararlarını kusurlu taraflardan talep etmesini sağlar.

5. Yerel Yönetimler ve Belediyelerin Yükümlülüğü

Yerel yönetimler, özellikle belediyeler, imar faaliyetleri ve kent planlaması bakımından çok ciddi yetki ve sorumluluklara sahiptir. 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında, ruhsatlandırma, yapı denetimi, kaçak yapıların engellenmesi ve afet planlaması gibi sorumluluklar belediyelere aittir.

Belediyelerin yapılaşmayı kontrol etmemesi, riskli alanlara yapılaşma izni vermesi veya imar planlarına uygun olmayan projelere göz yumması hem idari hem de cezai sorumluluk doğurur. Bu tür ihmaller sonucunda yaşanacak can ve mal kayıplarından belediyeler sorumlu tutulabilir.

Yukarıda bahsi geçen ilgili kanun ve yönetmelikler uyarınca depremden ötürü doğan zararlardan ötürü bazı kimselerin hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmaktadır. Sorumlu taraf kimi durumlarda devlet iken kimi durumlarda gerçek kişilerdir.

  1. DEPREMDEN DOLAYI CEZAİ SORUMLULUK

DEPREMDEN DOLAYI CEZAİ SORUMLULUĞU BULUNANLAR

  • Binanın müteahhidi

  • Binayı denetlemekle mükellef olan mühendis veya mühendisler

  • Depreme ilişkin yeterli önlemi almayan yetkililer

  • Binaya ruhsat ve yapı kullanma belgesi veren yetkililer

  • Binanın yapı denetçileri

  • Zarar gören yapı ile ilgili denetimi yapmayan Belediye ve Bakanlık yetkilileri

  • Arama ve kurtarma çalışmalarını geç, eksik veya hatalı yapılmasından ötürü kayıpların yaşanmasına veya artmasına neden olan kimseler

  • ÖLÜM HALİNDE CEZAİ SORUMLULUK

Yaşanan deprem felaketinde ölen kişilere karşı adam öldürme suçunun meydana geldiğine ilişkin doktrinde görüş birliği bulunmaktadır. Ancak adam öldürme suçunun kasten ya da taksirle işlenmiş olduğuna dair çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Adam öldürme suçunun ne şekilde vuku bulduğunun tespiti her somut olay için ayrı ayrı yapılmalıdır. Yerleşik görüşe göre yapı inşa etmeye uygun olmayan bir yere bina inşa ederek orada yaşayan insanların ölümüne sebebiyet verme halinde kasten adam öldürme suçu işlenmiş kabul edilir.

Depremden ötürü meydana gelen ölüm olaylarında genellikle ölen kişinin eşi, çocukları veya yakınları şikâyette bulunsa da bu şikâyet tüm vatandaşlar tarafından yapılabilir. Ancak ölen kişinin mirasçılarının şikâyette bulunması halinde verilen dilekçe şikâyet niteliğinde olmayıp suç ihbarı olarak alınır. Depremden dolayı ölüm mevcut ise hiç kimse şikâyette bulunmamış olsa dahi bu ölüm olayı Cumhuriyet Savcısı tarafından re’sen araştırılacaktır.

  • YARALANMA HALİNDE CEZAİ SORUMLULUK

Deprem felaketinin doğası gereği gerek basit gerekse ciddi yaralanmalar yaşanmaktadır. Yaşanan depremin şiddetine bağlı olarak insanların büyük çoğunluğu depremde fiziken ve ruhen zarar görmektedir. Çoğu insanın yaşamsal fonksiyonlarının önemli derecede zarar gördüğü deprem felaketlerinde elbette buna zarar verenlerin cezai sorumlulukları doğacaktır. Kural olarak yaralanan kişi 6 ay içinde Cumhuriyet Savcılığına giderek sorumlular hakkında şikâyette bulunabilir. 6 aylık süreye riayet edilmemesi halinde ise hak düşürücü sürenin niteliği gereğince şikâyet hakkınızı kaybetme gerçeğiyle yüzleşebilirsiniz.

  1. DEPREMDEN DOLAYI HUKUKİ SORUMLULUK

Depremden ötürü doğan hukuki sorumluluk bahsi özellikle müteahhitleri konu edinmektedir. Türk hukuku uyarınca müteahhitler, işlerini özen ve sadakatle yapma, işi bizzat kendi yapma ya da kendi yönetimi altında yaptırma ve işi “ayıpsız” şekilde teslim etmekle mükelleftir. Deprem felaketinde bazı binaların diğerlerine oranla depreme karşı olan dayanıksızlığı müteahhidin yapıyı ayıpsız şekilde teslim edip etmediği hususunda soru işaretleri uyandırmaktadır. Kural olarak, söz konusu ayıbın müteahhide ihbar edilmesi müteahhidin hukuki sorumluluğunu doğurmak için kanunen şarttır. Bununla birlikte depremden kaynaklı hasar gören binaların hemen hemen hepsi bünyesinde gizli ayıplar barındırmaktadır. Müteahhidin ağır kusuru veya hilesi var ise süreye tabi olmaksızın müteahhidin hukuki sorumluluğu doğacaktır. Bunun dışındaki ihtimallerde ise müteahhidin hukuki sorumluluğunun doğabilmesi için öngörülmüş zamanaşımı süresi vardır. Bu süre binalar bakımından 5 yıldır. Zarar gören şeyin taşınır olması halinde ise zamanaşımı süresi 2 yıldır.

Depremden dolayı hukuki sorumlulukları bulunan kişiler;

  • Yapının yıkılmasından ötürü yaşanılan maddi ve manevi zararı

  • Yaralanma halinde, iş göremezlik ve tedavi masrafları gibi durumları

  • Ölüm halinde ise destekten yoksun kalma zararını tazmin etmekle mükelleftirler.

  1. İDARENİN SORUMLULUĞU

Ülkemizin deprem kuşağımda bulunmasından dolayı depremden kaynaklı olası zararları önlemek ve tedbir almak devletin yükümlülüğündedir. Depremin mücbir sebep olması idarenin de sorumluluğunu gündeme getirmektedir. Bilindiği üzere, doğal afet yönetimi ile ilgili faaliyetler kamu hizmeti teşkil ederler. İdarenin her ne kadar siyasi ve cezai sorumluluğu olmasa da mali sorumluluğu bulunmaktadır. İdarenin mali sorumluluğu gereğince bazı hallerde depremden kaynaklı zararlar idare tüzel kişiliğinden tazmin edilir. Depremden kaynaklı zarar ve hasarlarda genellikle idarenin hizmet kusuruna dayanılmaktadır. Kural olarak, biz hizmetin geç, eksik veya hiç işlemesi halinde idarenin hizmet kusuru bulunmaktadır. Örneğin, idarenin depremzedeleri kurtarma faaliyetine geç başlaması veya bir bölgede hiç çalışma yapmaması hizmet kusuru teşkil etmektedir. Belirtmek gerekir ki, idare görevi olmayan bir hizmetten ötürü sorumlu tutulamaz. Bir görev idarenin hizmet alanı kapsamında ise idarenin sorumluluğu doğabilir. Bununla birlikte, bu husus idarenin kusur sorumluluğu olup idarenin kusuru olmadığı hallerde de idarenin kusursuz sorumluluğuna dayanmak mümkündür.

İdarenin mali sorumluluğunun doğduğu hallerde idareye karşı maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Ancak dava yoluna başvurmadan önce tüketmeniz gereken başka bir yıl daha vardır. Kural olarak, zarar görenler dava açmadan önce idareye başvurmalı ve haklarının yerine getirilmesini talep etmelidirler. Bu başvuru için öngörülmüş bir süre koşulu da bulunmaktadır.  Başvurunuzu söz konusu faaliyetleri öğrendikten itibaren 1 yıl ve herhalde eylemin üzerinden 5 yıl içinde yapmanız gerekmektedir. Başvurunuzun reddedilmesi ya da 30 gün içinde yanıtlanmaması halinde ise dava yolunuz açılmaktadır. Ret tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açabilirsiniz.

AV.FURKAN AKAN

AKAN&PARTNERS HUKUK BÜROSU

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r