DOLAR 35,6135 % 0.08
EURO 37,0209 % -0.24
STERLIN 43,8122 % -0.2
FRANG 39,2479 % -0.04
ALTIN 3.119,96 % 0,66
BITCOIN 101.631,18 -0.816

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli: Eğitimde Değişim ve Öğretmen Görüşleri

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimde devrim yaratma potansiyeli taşıyor. Öğretmenlerin görüşleriyle şekillenen bu model, geleceğin eğitim sistemini nasıl dönüştüreceğini keşfedin! Eğitimde yenilik ve değişimin izinde olun.

Yayınlanma Tarihi : Google News
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli: Eğitimde Değişim ve Öğretmen Görüşleri

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli: Eğitimde Yeni Bir Dönem

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, 2024-2025 öğretim yılında okulöncesi, 1., 5. ve 9. sınıflarda uygulanmaya başlayacak. Ancak öğretmenler, bu yeni modelin bazı sorunlar barındırdığını dile getiriyor. Öğretmenler, “Milli ve manevi değerlerin üzerinde uzlaşmak ve bu değerleri tanımak oldukça zor. Soyut kalan ifadelerle dolu bir müfredatla karşı karşıyayız. Evrensel değerler neredeyse yok sayılmışken, kadın hakları gibi önemli konular da oldukça zayıf. Aydınlanmacılık yerine, maneviyatçılık kavramının net bir şekilde önceliklendirildiği gözlemleniyor” diyerek endişelerini aktarıyorlar.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) araştırmacısı Umay Aktaş Salman tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, öğretmenlerin 2005 yılından bu yana yapılan dördüncü öğretim programı değişikliğine dair görüşleri detaylı bir şekilde değerlendirildi. İşte öğretmenlerin yeni öğretim programı üzerine düşünceleri ve önerileri:

‘Sınıflar 25 Kişi Mi?’

Lise Tarih Öğretmeni Y.B.: “Yeni program, çok fazla etkinlik bekliyor. Ancak imkânları kısıtlı okullar ve öğrenciler için bu oldukça zorlu bir durum. Ergenlik dönemindeki gençlerin ekonomik sorunlarla boğuşmaları, motivasyonlarını da etkiliyor. Eğitimdeki sorunları ülkenin genel koşullarından ayırmak mümkün değil. 2005 yılında yapılandırmacı eğitime geçiş yapılmıştı ama bu asla uygulanmıyor. MEB’in politikaları, ‘tüm sınıflar 25 kişi olacak ve tüm öğrenciler motivasyon dolu’ gibi bir yaklaşım benimsiyor. Öğretmen yetiştirme süreçleri değişmeden ve okullar arasındaki imkân farklılıkları giderilmeden bu işin altından kalkmak çok zor. Yine bize merdivenin tepesinden el sallayıp ‘gelin’ deniyor, ama o merdivenleri çıkacak gücümüz yok.”

Maneviyatçılık Öncelenmiş

Sosyal Bilgiler Öğretmeni V.G.: “Milli ve manevi değerlerin üzerinde uzlaşmak ve tanım yapmak oldukça zor. Müfredatta yer alan soyut ifadeler, evrensel değerlerin yok sayıldığını açıkça gösteriyor. Kadın hakları konusunda ise durum çok zayıf. Aydınlanmacılık yerine maneviyatçılık kavramı net bir şekilde önceliklendirilmiş.”

‘Neden Politik?’

Sınıf Öğretmeni Ö.B.: “Yine çocuğa ve öğretmene danışılmadan bir değişiklik yapıldı. Bu kaçıncı değişiklik? Eğik yazıdan dik yazıya, cümle yönteminden ses temelli okuma yazmaya geçiş derken, şimdi de okuma yazmada harf grupları değişti. Bu programların neden değiştiğine dair bilimsel veri sunulmuyor. Yeni program karmaşık bir hale geldi. Mesleki gelişimde yol kat etmiş bir öğretmen olarak bazı paragrafları tekrar okuduğumda hâlâ anlamıyorum. Yapılan değişikliklerin temel nedeni her zaman politik. Öğretmenlerin desteğe ve rehberliğe ihtiyacı var; baskıya ve denetlenmeye değil.”

Okul Etrafı Hâlâ Yıkık

Ortaokul Türkçe Öğretmeni S.A: “Özellikle deprem bölgesinde eğitim vermek daha da zor. Ders süreleri sadece 30 dakika. Sınıflar ve okullar fazlasıyla kalabalık. Bahçe kullanımı bile sorunlu. Ulaşım imkânları kısıtlı, saatte bir otobüs geliyor. Etraf hala yıkık durumda.”

Kısıtlayıcı ve Kontrol Edici Bir Müfredat

Fen Bilgisi Öğretmeni Ş.Y.: “2017 yılında mitoz ve mayoz bölünme müfredattan kaldırılmıştı. Şimdi tekrar 8. sınıflara eklenmiş. Elementlerin bağlanma şekilleri de yeniden konulmuş. Canlılar dünyası ise çok zayıf ve az yer kaplıyor. 6. sınıfta yer alıyor ama 7. sınıf fizik ve biyoloji konuları ağırlıklı, kimyadan ise hiç konu yok. 6. sınıfta öz ısı konusu var, bu soyut bir kavram. 8. sınıfta bile bunu öğretmekte zorlanıyoruz. ‘Dersleri belgesellerle entegre edin’ deniyor ama bu ne kadar uygulanabilir? 5. sınıfa çok fazla yükleme yapılmış. Program, çocuğu merkezi alıyor ve beceri temelli bir yaklaşım benimsiyor. Deney yapan çocuk anlıyor ve keşfederek öğreniyor; ama İzmir’de bile laboratuvarı olmayan okullar var.”

Türkçe Öğretmeni S.Ş.: “Bu kadar büyük bir değişime gerçekten ihtiyaç var mıydı? 2023-2024 eğitim yılının başında Türkçe dersine ortak sınavlar getirildi. Ayrıca dinleme ve konuşma şeklinde uygulama sınavları da eklendi. İlk dönemde bu sınavları gerçekleştirdik ama hâlâ tam olarak oturmamış durumda. Kısıtlayıcı, daraltıcı ve kontrol edici bir yaklaşım söz konusu. Kılavuzluk ediyor gibi görünse de aslında sınırlandırıyor. Daha bunları oturtmaya çalışırken müfredat yine değişti. Şimdi denek olacağız.”

Hafızlık Eğitimine Alan Açıyorlar

Ortaokul Matematik Öğretmeni G.U.: “Sadeleştirme yaptık dediler ama pek sadeleştirme olmamış. 5. sınıfı ilkokul düzeyinde kabul ediyoruz aslında. Tam ortaokul gelişiminde olmuyorlar. 5. sınıf müfredatı bu kadar ağır olmamalı; 6. sınıf zaten 2018’den beri sadeleşmişti. Bunun nedeni, 2019’dan bu yana Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü arasındaki ‘Hafızlık Projesi’ ile ilgili. Çünkü örgün eğitimdeki çocuklar, okulun yanı sıra hafızlık eğitimine de devam ediyor. Hafızlık eğitimi 5. sınıfta başlıyor ve 6. sınıfta tamamlanıyor.”

Kullanılan Terminoloji Gelişime Uygun Değil

Sınıf Öğretmeni Z.A.: “Dil becerisinin gelişimine uygun ölçme değerlendirme denmiş ama bu durum açılmamış. Kafamda oturmuyor. Tema isimleri, süreleri ve sayıları değişmiş. Birinci sınıfa yeni kavramlar eklenmiş; veriye dayalı araştırma, çetele ve sıklık tablosu gibi unsurlar var. Buna dayalı karar verme süreci uygulanacak ama uygun değil bence. Eski müfredatta 3. sınıfta bu konuları vermek yine de karışıklık yaratıyordu. Beceriye dayalı ölçme ve değerlendirmenin nasıl uygulanacağı konusunda bize net bir yol haritası sunulmalı. Kullanılan terminoloji karışık, kullanıcı dostu değil.”

Dürüstlüğü Öğretemeyiz

Sınıf Öğretmeni S.A.: “Değerler ailede ve toplumda kazanılır. Toplumda baştan aşağı herkes hırsızlık yaparken, sınıfta dürüstlüğü öğretemeyiz. Biz aktarırız ama çocuklar bunu içselleştiremezler. Hakkıyla çalışanın aptal yerine konulduğu bir dönemde, sınıfta verilen değerler havada kalır. Sürdürülebilirlik gibi kavramlar, okuldaki fen laboratuvarı boşaltılıp sınıf yapıldığında, laboratuvarın tüm eşyaları atılırken, çocuklara geri dönüşümü anlatmakla yeterli hale gelir mi?”