Hayatını altmış metrekarelik salonunda, kitaplar arasında geçirmiş bir adamın gazeteye ilan vermesiyle başlıyor hikâye. Ama öyle bilindik ilanlardan değil: bir asistan ilanı! Unutmak istemiyor bu adam. Okuduklarını, izlediklerini, dinlediklerini…
Biriktirdiklerini. İstiyor ki hatırlasın, “genç asistanı” hatırlatsın ona hepsini. İstiyor ki bir sanat eseriymişçesine yaşadığı hayatı gerçekten de bir sanat eserine dönüşsün, kitaplaşsın.
“Okunsun, bilinsin”
Okunsun, bilinsin, hatırlansın. Kınoğlu, sanata ve sanatçılara bir saygı duruşunda bulunuyor romanında; edebiyatın, felsefenin, müziğin anlam kattığı yaşamı, yine onların imkânları dahilinde anlamlandırmayı arzuluyor.

“Evet, beyefendi. Asistanınız sizi dinliyor. Yürümek…
Birisiyle yürümek?
Benimle.
Hafifletiyor. Anlatmak istiyorsunuz. İçinizde, düşüncelerinizin derinliklerinde uyuyan şeyler hareketlenmeye başlıyor. Gülüşmenin sıcaklığında cesaret buluyorsunuz. Mutlu bir itiraf gibi. Sevildiğiniz için affedileceğinize dair inancınız tam. Onun koluna girip caddelerde süzülmek, vitrinde kendi yansımanızı görüp o an var olmanın, yaşamın tadını çıkarmak… Sorulara hızla cevap verebilmek… Yapabilirim duygusuna yeniden kavuşmak. Kalbinizdeki boşluğun dolması. Karlar altında kalmış bir ağacın yumuşak bir rüzgârla hafiflemesi. Derin bir nefes alıp, bunu unutmamam lazım diye geçirmek içinden…”
GÜNDEM
Az önceSEKTÖREL
33 dakika önceMAGAZİN
3 gün önceSEKTÖREL
5 gün önceSEKTÖREL
5 gün önce
1
2022 Yılında İzmirde Yapılacak Olan Festivaller ve Etkinlikler, Festival Tarihleri ve Detayları!
1329 kez okundu
3
İmtihana girecek öğrencilere 12 milyon ücretsiz kitap
876 kez okundu
4
‘The Cleaning Lady’ dizisi Türkiye’ye uyarlanıyor
790 kez okundu
5
ESKİMEYEN MODA AKIMI: 90’LAR
600 kez okundu