İsrail’in İran’ın muhtemel misilleme taarruzları nedeniyle Türkiye’deki vatandaşlarına yönelik yaptığı ihtarın akabinde, İsrail’in İran’ın intikamını Türkiye’de İsrailli turistler üzerinden alacağını düşündüğü argümanı ortaya çıktı.
İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in İsrail vatandaşlarına yaptığı davet ile derhal İstanbul’dan ayrılmasını istemiş, birebir gün İsrail Ulusal Güvenlik Kurulu, İstanbul’a yönelik seyahat uyarısı yayınlamıştı.
Gazeteci Murat Ehil, yetkinreport.com’daki yazısında bunun üzerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Lapid’le bir telefon görüşmesi yaptığını hatırlatarak, Lapid’in 23 Haziran’da Türkiye’ye gelmesi beklendiğini yazdı.
Yetkin yazısına, Şalom gazetesinin birtakım İsrail turist kümelerinin kaçırılmak istendiği lakin engellendiği savlarını ve Times of Israel gazetesi MİT ve İsrail dış istihbarat servisi MOSSAD’ın iş birliğiyle son birkaç günde Türkiye’deki İsrail gayelerine yönelik birtakım atakların önlendiğini söz etmesini hatırlatarak şunları söyledi:
Aslında bu yılın başlarında 11 Şubat’ta İstanbul polisi, MİT’in verdiği istihbaratla İran’dan Türkiye’ye sığınmış askeri yetkililer ve rejim muhaliflerini kaçırma hazırlığındaki 13 kişinin tutuklandığını açıklamıştı. Anadolu Ajansı’nın haberine nazaran, İran istihbaratı VAJA ile irtibatlı olduğu öne sürülen İran ve Türk vatandaşlarının başında İran ordusundayken Türkiye’ye kaçıp Denizli’de yaşamaya başlayan Albay Yakub Hafız geliyordu. Yalova’dan Zonguldak’a kadar Türkiye’ye kaçmış öteki isimler de vardı. Casusluk ağı “By Sağlam” isimli güvenlik şirketi manzarasında İhsan Sağlam ve İran vatandaşı Murteza Sultan Sanjari tarafından işletiliyordu. Lakin İsrail hükümetinin Türkiye’ye seyahat uyarısı bir öteki gelişmeden kısa müddet sonra yapılmıştı.
İsrail, İran’da vurmaya başladı
İran İhtilal Muhafızlarının dış operasyonlar ünitesi Kudüs Gücünde vazifeli Albay Hasan Seyid Hudayi 22 Mayıs’ta Tahran’da konutunun önünde motosikletli iki saldırgan tarafından başından vurularak öldürülmüştü. New York Times gazetesi, 25 Mayıs’ta İsrail yetkililerinin ABD’ye cinayetin kendi işleri olduğunu söylediğini öne sürdü. Bu haberin sızması İsrail’i öfkelendirdi.
İsrail’in maksat listesindeki bir öteki isim, İran nükleer programı yöneticilerinden Tuğgeneral Muhsin Fahirzade de 27 Kasım 2020 de Tahran yakınlarında öldürülmüştü. Daima müdafaa ordusu ve zırhlı araçla gezen Fahirzade, eşiyle zırhsız özel aracına bindiği gün yakınlardaki bir pikap üzerine gizlenmiş ve yüz tanımalı Yapay Zeka programı ile uydudan tetiklenen makinalı tüfek ateşiyle öldürülmüştü. Fahirzade’nin yüzüne 13 mermi isabet ederken yanında oturan eşinin burnu kanamamıştı.
Hudayi, Fahirzade’den sonra İsrail’in casus ağı tarafından İran’da öldürülen en değerli isimdi.
İran, 20 Temmuz 2020’de CIA ve MOSSAD hesabına çalışmaktan hatalı bulunan Mahmud Musavi Mecd’in idam edildiğini duyurdu. Buna nazaran casus, Irak ve Suriye operasyonlarını yöneten Kudüs Gücü kumandanı Tümgeneral Kasım Süleymani’nin yerini ihbar etmiş, ABD uçakları da bu istihbarat üzerine “Kara Şövalye” lakaplı Süleymani’yi 3 Ocak 2020’de Bağdat Havalimanında vurmuştu.
Türkiye’de taarruzlara devam
İran, İsrail’le casus savaşlarında zayıflıyor. Hudayi suikastı, kendi casus şeflerini, kendi başşehrinde koruyamadığını gösterdi. Buna rağmen İran istihbaratının Türkiye’deki faaliyetine devam ettiğini gösteriyor. Az evvel kelam ettiğimiz, İstanbul’da ortaya çıkarılan İran casus ağı bunun delili. 1980’lerin sonu, 90’ların başında Türkiye’deki bir dizi suikast ve suikast teşebbüsün altında İran istihbarıyla irtibatlı kümeler olduğu biliniyordu. Hatta 24 Ocak 1993’te Ankara’da öldürülen gazeteci Uğur Mumcu cinayetinde İran’ın rolü bugün dahi tam olarak bilinmiyor.
Son periyottaki hareketlere bir örnek Suriye savaşına katılmamak için Türkiye’ye sığınan İranlı helikopter pilotu Mehdi Adarbaşi’nin Van’dan İran’a geri kaçırılmasının MİT ve Emniyet’in ortak operasyonuyla 24 Eylül 2021’de engellenmesiydi.
Bir öteki örnek Türkiye’ye kaçıp yerleşen İran siber casusluk programının prensi sayılan Mesud Mulavi Vardanjani’nin 14 Kasım 2019’da Şişli, Esentepe’de yürürken 11 kurşunla vurulup öldürülmesiydi. İstanbul polisi cinayete karışanların yakalandığını (daha evvel CIA başkanlığı da yapmış olan periyodun ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan bir gün sonra) 27 Kasım’da duyurmuştu. İstanbul’dan Farsça yayın yapan Gem TV’nin sahibi İranlı Said Kerimian da 30 Nisan 2017’de Maslak’ta aracının önünü kesen çarşaflı bayan kılığında saldırganlarca öldürülmüştü.
İsrailli turistler kolay gaye mi?
Son tansiyonun öteki boyutları da var.
Türkiye’nin İsrail ile yumuşama siyasetine geçmesinin birinci işaretleri turizm alanında alınmıştı. Bu tesirle yalnızca İsrail’den değil, ABD, Kanada, (kendisi de turizm ülkesi olan) İspanya üzere daha evvel fazla turist gelmeyen ülkelerden de turist gelmeye başlamıştı. Bilhassa İstanbul otelleri yıllardan sonra Arap ve İranlıların yanı sıra İsrailli turistlerle dolmaya başlamıştı. Birkaç hafta evvel bu durumdan memnuniyetini söz eden İstanbul’un kıymetli beş yıldızlı otellerinden birisinin yöneticisi, isminin gizli tutulması kaydıyla “İşler bıçakla kesilir üzere düştü” dedi. Çavuşoğlu’nun seçim bölgesi olan Akdeniz turizm merkezi Antalya’yı ise Rus ve Alman turistler ayakta tutmaya devam ediyor.
Bu gelişmelerin Çavuşoğlu’nun İsrail ziyareti akabinde gündeme gelmesi de dikkat cazip. İran üzere Yunanistan da Türkiye-İsrail yakınlaşmasından rahatsız. Esasen Çavuşoğlu ziyareti akabinde İsrail Dışişleri Sözcüsü Lior Hayat’ın İsrail’e giden bir küme Türk gazeteciye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hükümetiyle bağlantıları geliştirmenin Yunanistan ve Kıbrıs Rum hükümetleriyle iş birliklerini olumsuz etkilemeyeceğini söylemesi dikkat çekiyor.
Zamanlama dikkat çekici
Çavuşoğlu ziyaretinin çabucak gerisinden ve tam da Lair’in “İstanbul’dan ayrılın” dediği günlerde, Hayat’ın Türkiye’yle karşılıklı büyükelçi ataması için tez etmediklerini söyleyip kelamı Türkiye’nin Hamas ile alakalarına getirmiş olması da dikkat çekiyordu. İşte bu şartlar altında Türkiye’de MİT ve İçişlerinin terör akınlarını önlediği haberlerini Türk makamlarından değil, İsrail kaynaklarından alabiliyoruz. Her muvaffakiyetini en kısa müddette duyuran Türk güvenlik siteminin bu ketumluğu size de tuhaf gelmiyor mu?