DOLAR 42,5118 0.01%
EURO 49,5227 -0.15%
ALTIN 5.753,060,01
BITCOIN 3797798-3.16655%
İstanbul
14°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Foreign Affairs: ABD’nin 37 trilyon dolarlık borcuna vurgu yaptı, ‘dolar hegemonyası tehlikede’ dedi

Foreign Affairs: ABD’nin 37 trilyon dolarlık borcuna vurgu yaptı, ‘dolar hegemonyası tehlikede’ dedi

ABONE OL
Ağustos 26, 2025 22:34
Foreign Affairs: ABD’nin 37 trilyon dolarlık borcuna vurgu yaptı, ‘dolar hegemonyası tehlikede’ dedi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve eski IMF başekonomisti Kenneth S. Rogoff, Foreign Affairs dergisinde yayımlanan, “Amerika’nın Yaklaşan Çöküşü: Washington’un Borç Bağımlılığı Yeni Bir Küresel Krizi Tetikler mi?” başlıklı analizinde, ABD’nin giderek artan borç yükünün küresel ekonomi için nasıl bir tehdit oluşturduğunu ele aldı.

Rogoff, ABD’nin ulusal borcunun 37 trilyon dolara ulaştığını, faiz ödemelerinin artık savunma harcamalarını geride bıraktığını ve ülkenin ‘yüzyılda bir görülebilecek bir borç krizine’ hiç olmadığı kadar yakın olduğunu vurguladı.

Makalede, İspanya’nın 16. yüzyıl, Hollanda’nın 17. yüzyıl ve Birleşik Krallık’ın da 19. yüzyılda yaşadığı gibi, modern tarihte hiçbir ülkenin, ‘süper güç özelliklerini yitirdiğinde, para birimi hegemonyasını sürdüremediğinin’ altı çizildi.

Bu bağlamda, ABD’nin küresel süper güç rolünü yitirmesi halinde doların rezerv statüsünü de kaybedebileceği vurgulandı.

İşte, o analizden öne çıkanlar:

BORÇ VE FAİZ, SAVUNMAYI GERİDE BIRAKTI

Rogoff’un analizine göre, 2024 mali yılında ABD’nin faiz ödemeleri 880 milyar dolara çıkarak 850 milyar dolarlık savunma harcamalarını geçti. Raporda, “Büyük bir borç sahibi olan Amerika Birleşik Devletleri için bu yüksek oranlar gerçekten acı verici olabilir” denildi.

Mayıs 2025 itibarıyla, tüm büyük kredi derecelendirme kuruluşları ABD’nin borç notunu düşürdü. Raporda, “Bankalar ve trilyonlarca dolar ABD tahvili tutan yabancı hükümetler arasında, ülkenin mali politikasının raydan çıktığına dair artan bir algı” olduğu belirtildi.

DOLARIN REZERV STATÜSÜ SORGULANIYOR

Analize göre, Hazine tahvillerine güvenin sarsılması doların küresel rezerv para statüsüne dair şüpheleri de artırdı. Rogoff, “Onlarca yıldır doların rezerv para statüsü ABD’nin borçlanma maliyetlerini yaklaşık yarım ila bir puan düşürüyordu” ifadelerini kullandı. Ancak olağanüstü borç yükü nedeniyle bu avantajın artık tartışmalı hale geldiğini ve hegemon olmayan bir gücün, rezerv para iktidarını sürdüremeyeceğini vurguladı.

PİYASAYI SARSAN ÖNERİ

Makalede dikkat çeken bölümlerden biri, Kasım 2024’te Trump’ın Ekonomi Danışmanları Konseyi Başkanı Stephen Miran tarafından gündeme getirilen ‘Mar-a-Lago Önerisi’ oldu. Bu plana göre ABD, “trilyonlarca dolar tutarında varlık bulunduran yabancı merkez bankaları ve hazinelere ödemelerinde seçici temerrüt” uygulayabilirdi. Analizde, “Bu önerinin ciddi olarak ele alınıp alınmadığı bir yana, mevzu bahis edilmesi dahi küresel yatırımcıları sarstı ve unutulmayacak” denildi.

FED’E YÖNELİK BASKILAR

Rogoff’a göre, Trump yönetiminin faiz oranları konusunda Fed’i hedef alması son derece yanıltıcı. “Trump’ın faiz oranlarının yüksek olmasından ABD Merkez Bankası‘nı (Federal Reserve – FED) sorumlu tutma çabaları doğru değil. Fed’in bağımsızlığını zayıflatacak her adım, nihayetinde borçlanma maliyetlerini düşürmek yerine artıracaktır” değerlendirmesi yapıldı.

ABD Merkez Bankası, Washington D.C.

TARİHTEN EMSAL: 1933 ALTIN KLOZU

Analizde, ABD’nin geçmişte de temerrüt örneği yaşadığı hatırlatıldı. 1933’te Başkan Franklin Roosevelt, Hazine borçları için, geçmişte ABD Hazine tahvilleri, özel sözleşmeler ve bazı borç senetlerinde yer alan, alacaklının isterse ödemeyi altın üzerinden talep edebilmesine imkân tanıyan altın klozunu feshetmişti. Raporda, “ABD Hazine tahvillerinin altın kadar güvenli olduğu varsayımıyla hareket eden yabancı merkez bankaları için bu temerrüt oldukça acı vericiydi” denildi.

İFLAS MI ENFLASYONİST BASKI MI?

Rogoff, yüksek enflasyonun bir tür kısmi temerrüt işlevi görebileceğini belirtti. “ABD dolar basabildiği için açık temerrütten ziyade, yüksek enflasyonu kısmi temerrüt aracı olarak kullanmak çok daha basit bir seçenektir” ifadesiyle, doğrudan iflas yerine enflasyonist baskıların daha olası olduğuna işaret etti. 1970’lerdeki enflasyon dalgası örnek gösterilerek, 1979’da enflasyonun yüzde 14’ü aştığı hatırlatıldı.

YAPAY ZEKÂ VE BÜYÜME BEKLENTİLERİ

Trump yönetimi, önümüzdeki on yıl için yüzde 2.8’lik bir büyüme öngörüyor. Kongre Bütçe Ofisi ise bu oranı yüzde 1.8 olarak tahmin ediyor. Rogoff, yapay zekâ devriminin verimliliği artırabileceğini kabul ediyor, ancak “geniş ölçekli yapay zekâ adaptasyonu enerji gereksinimleri, veri düzenlemeleri ve yasal engeller gibi darboğazlarla sınırlanabilir” uyarısında bulunuyor.

FİNANSAL BASKI STRATEJİSİ

Analizde hükümetin “finansal baskı” yöntemine başvurabileceği de belirtiliyor. Bu strateji, bankalar, emeklilik fonları ve sigorta şirketleri aracılığıyla kamu borcunun finansal sektöre yönlendirilmesini öngörüyor. II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve Japonya’nın bu yöntemle borç yükünü hafiflettiği örnekleri hatırlatıldı. Ancak Rogoff, bu modelin uzun vadede ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediğini ve ABD için kalıcı çözüm olamayacağını vurguluyor.

2025’te çıkarılan yeni yasayla dolar bazlı stablecoin’lerin (Ör: Tether (USDT), USD Coin (USDC), Dai (DAI)) hazine tahvilleri ve federal garantili mevduat tutma zorunluluğu getirildi. Bu düzenlemenin ‘Hazine borcuna yönlendirilen kapalı bir havuz’ oluşturabileceği, fakat denetim ve kriz anında istikrar konularında belirsizliklerin devam ettiği belirtildi.

JP Morgan Genel Merkezi, New York

İMPARATORLUĞUN ÇÖKÜŞÜ: TARİHSEL UYARI

Makalede, “İspanya’nın 16. yüzyılda, Hollanda’nın 17. yüzyılda ve Birleşik Krallık’ın 19. yüzyılda yaşadığı gibi, modern tarihte hiçbir ülke aynı zamanda süper güç olmadan para birimi hegemonyasını sürdüremedi” hatırlatması yapıldı. Bu bağlamda, ABD’nin küresel süper güç rolünü yitirmesi halinde doların rezerv statüsünü de kaybedebileceği vurgulandı.

JPMorgan Chase CEO’su Jamie Dimon’un Mayıs ayında yaptığı “tahvil piyasasında çatlak” uyarısı da analize yansıdı. Rogoff’a göre, “borç krizleri genellikle sessizce güç toplar ve sonra beklenmedik şekilde patlar.”

BÜTÜN BUNLAR NE ANLAMA GELİYOR?

ABD bugün, 37 trilyon doları bulan borcuyla tarihin en ağır yüklerinden birini taşıyor. Bunun anlamı şu: ABD artık sadece borçlarını ödemek için bile devasa paralar harcıyor. Öyle ki faiz ödemeleri, dünyanın en büyük savunma bütçesini bile geçmiş durumda. Yani borcun maliyeti, tanklardan uçaklardan daha pahalı hale geldi.

Bu tablo, sadece Washington için değil, dünya ekonomisi için de büyük riskler taşıyor. Çünkü ABD’nin borçlarını güvenle satabilmesi, yani Hazine tahvillerine olan inanç, aynı zamanda doların küresel gücünün de temel direği. Eğer yatırımcıların güveni sarsılırsa, doların rezerv para statüsü sorgulanmaya başlar. Bu da herkesin cebindeki parayı etkileyebilecek küresel dalgalanmalara yol açar.

Bugün gelinen noktada, Washington için seçenekler pek iç açıcı değil. Bu seçenekler arasında ‘yüksek enflasyon, yeni vergiler, kemer sıkma ya da finansal sistemin daha da baskı altına alınması’ bulunuyor. ABD geçmişte altın standardını terk ederek ya da II. Dünya Savaşı sonrası finansal baskı uygulayarak bu tür yüklerden kurtulmuştu; ama aynı reçeteler bugün aynı sonucu vermeyebilir.

Kısacası mesele sadece rakamlardan ibaret değil. ABD’nin süper güç statüsü zayıflarsa, dolar da tıpkı geçmişte İspanya’nın gümüşü, Hollanda’nın guldeni veya İngiltere’nin sterlini gibi tahtından inebilir. Bu gerçekleşirse, yalnızca Amerika değil, dolar üzerinden işleyen tüm küresel ticaret sistemi derinden sarsılır.


kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r