DOLAR 42,5098 0.02%
EURO 49,5512 -0.09%
ALTIN 5.802,880,88
BITCOIN 3810423-3.06187%
İstanbul
14°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Depremden 5 yıl sonra… Eğitimde enkaz hâlâ kaldırılmadı: ‘Özel okullar olsaydı çözülürdü’

Depremden 5 yıl sonra… Eğitimde enkaz hâlâ kaldırılmadı: ‘Özel okullar olsaydı çözülürdü’

ABONE OL
Ekim 30, 2025 14:28
Depremden 5 yıl sonra… Eğitimde enkaz hâlâ kaldırılmadı: ‘Özel okullar olsaydı çözülürdü’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen, eğitim alanında yaşanan sorunların hâlâ çözülmediğini belirten Eğitim-İş 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, eğitimdeki tabloyu “enkaz hâlâ yerinde duruyor” sözleriyle özetledi.

Depremde 128 okul yıkılırken 2023 verisine göre yalnızca 36 okul tekrar yapılabildi. 92 okul ise hâlâ inşaat halinde veya ihale edilmeyi bekliyor.

Özellikle büyük ilçelerde hasarlı olup yıkılan birçok okulun yerine yenilerinin yapılmadığını, yapılan okul inşaatlarının da çok yavaş ilerlediğini söyleyen Şen, “Öğretmenler, öğrenciler ve veliler yıllardır geçici çözümlerle eğitim-öğretime devam ediyor” dedi. Şen, yeni yapılan okul binalarına da yıkımı yapılan okulların ‘misafir’ olduğunu vurguladı. Şen, Konak Necatibey Ortaokulu binasında şu anda 5 okulun bir arada eğitim-öğretim faaliyetlerine devam ettiğini belirterek, bu durumun öğrencileri başka okullara taşınmak zorunda bıraktığını, ikili eğitimin de kalıcı hale geldiğini ifade etti.

“ÇOCUKLAR KARANLIKTA DERSE GİRİYOR, KARANLIKTA DÖNÜYOR”

Kış saati uygulamasına geçilmemesinin öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını dile getiren Şen, “Sabahın karanlığında derse girip akşamın karanlığında evine dönen öğrenciler, yorgun, verimsiz ve güvenlik riskleri içeren bir eğitim sürecine mahkûm edilmektedir. Bu tablo, eğitimdeki eşitlik ilkesini ortadan kaldırdığı gibi, çağdaş bir ülkede asla kabul edilemeyecek bir durumdur.”

Yapımı süren ve yıkımı planlanan okul binalarının MEB tarafından yeterli kaynak ayrılarak hızla tamamlanması gerektiğini vurgulayan Şen, Depreme dayanıksız binalarda hâlâ eğitim öğretim faaliyetlerinin sürdüğüne dikkat çekerek, “Olası büyük bir depremde eğitim çalışanlarının ve öğrencilerin can güvenliği tehlike altındadır” uyarısında bulundu.

“GÜVENLİ OKUL MEB’İN ÖNCELİĞİ OLMALI”

Eğitim kurumlarının birer yaşam alanı olduğunu belirten Şen, yeni yapılacak okul binalarının laboratuvarı, kütüphanesi, yemekhanesi, spor ve konferans salonu olan, çağın gereksinimlerine uygun şekilde inşa edilmesi gerektiğini belirterek, “Depreme dayanıklı, güvenli, modern okullar bir lütuf değil; bu ülkenin çocuklarının en temel hakkıdır. Bu gerçeği unutturmamak hem toplumsal hem de insani bir sorumluluktur. MEB’in önceliklerinden biri güvenli okul olmalıdır. Biz Eğitim-İş olarak laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitim anlayışımızdan ödün vermeden, çocuklarımızın güvenli ve nitelikli eğitim hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz.” dedi.

DANYELİ: “İKİ, HATTA ÜÇ OKUL AYNI BİNADA EĞİTİM GÖRÜYOR”

Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, Depreme dayanıksız okulların yıkılması nedeniyle aynı binayı paylaşmak zorunda kalan okullardaki öğrencilerin, öğretmenlerin, idarecilerin ve velilerin çok sayıda sorunla karşı karşıya kaldığını belirterek, İzmir’in birçok ilçesinde iki hatta üç okulun aynı binada eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürdüğünü ifade etti. Danyeli, “Hasar gören ve boşaltılan okullar, sağlam okullarla eşleştirildi. Bu eşleştirmeler sonucunda fiziksel yetersizlikler yaşandı. Okullar şube sayılarını azaltmak zorunda kaldı. Laboratuvarlar, kütüphaneler kapatıldı, sınıflar kalabalıklaştı. Bu durum eğitimin niteliğini ciddi biçimde düşürdü” dedi. Danyeli, tekli eğitimden ikili eğitime geçilmesinin öğrencilerin sağlıklı gelişimini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “Sabahçı öğrenciler çok erken saatte derse başlıyor, öğlenciler ise geç saatlere kadar okulda kalıyor. Uykusunu alamayan, kahvaltısını yapamayan öğrenciler sınıfta uyuyor. Özellikle kış aylarında havanın erken kararmasıyla küçük yaşta çocuklar karanlıkta derse giriyor. Bu durum pedagojik açıdan son derece sakıncalıdır,” diye konuştu.

“KARANLIKTA DERS VE GÜVENLİK RİSKLERİ”

Danyeli, sabah erken saatlerde ya da akşam geç saatlerde ders yapılmasının öğrenciler için güvenlik riski yarattığını söyleyerek, “Karanlıkta okula gidip karanlıkta dönen öğrenciler istismar, şiddet, uyuşturucu madde kullanımı gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabiliyor” dedi. Okul giriş ve çıkış saatlerinde farklı yaş gruplarının aynı ortamda bulunmasının da sakıncalı olduğuna dikkat çeken Danyeli, “Lise öğrencileriyle ilkokul öğrencilerinin aynı fiziksel ortamı paylaşması doğru değil. Lise çağındaki gençlerde sigara kullanımı ve küfürlü konuşma gibi davranışlar gözlemlenebiliyor. Bu durum küçük yaşta çocuklar için olumsuz bir örnek oluşturuyor.” dedi.

“EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİYOR”

Bir binada iki okulun eğitim görmesinin akademik başarıdan sınav kaygısına kadar birçok olumsuz sonucu beraberinde getirdiğini söyleyen Danyeli, ailelerin çaresizlik içinde özel okullara yöneldiğini belirtti. Danyeli, “Bu eğitim politikaları, kamusal eğitimi zayıflatıyor. Ekonomik durumu elveren veliler çocuklarını özel okullara göndermeye başladı. Bu da eğitimin piyasalaşması ve sermayeye hizmet eden bir yapıya dönüşmesinin göstergesidir. Fiziki altyapısı tamamlanmış, tam donanımlı okullarda nitelikli eğitim görmek kamusal bir haktır. Her çocuğun laik, bilimsel, demokratik, toplumsal cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitime erişimi devletin sorumluluğundadır. Yıkılan okul sayısına oranla çok az sayıda yeni okul yapılmıştır. Bir an önce yıkılan okul binalarının inşası tamamlanmalı ve eğitim-öğretime açılmalıdır.” dedi.

NECATİ KALAFAT: TEKNİK AKSAKLIK DEĞİL YÖNELİM PROBLEMİ

Veli Derneği (Veli-Der) İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, bu sürecin eğitimde ciddi aksaklıklara neden olduğunu belirterek, “İzmir’de beş yıldan beri deprem güçlendirmesi ya da yıkımlarla ilgili birleştirilmiş okul faaliyetleri devam ediyor. Bu durum, erken saatte başlayan ve karanlıkta biten derslerle çocukları olumsuz etkiliyor” dedi.

Kalafat, kamusal eğitimin uzun süredir hem laik içeriği hem de niteliği bakımından gerilediğini vurgulayarak, “Bu tablo, kamusal eğitimin yıllardır süren nitelik kaybının somut bir göstergesidir” diye konuştu. Sorunun sadece teknik bir gecikmeden ibaret olmadığını belirten Kalafat, “Bir kentte beş yıldan fazla sürede bu sorunun çözülememesi teknik bir aksaklık değil, bir yönelim problemidir. Eğitime ayrılan bütçenin artırılması, çocukları merkeze koyan, onların konfor alanlarını önemseyen bir eğitim anlayışına ihtiyaç vardır” ifadelerini kullandı.

“ÖZEL OKULLAR OLSAYDI ÇÖZÜLÜRDÜ”

Kalafat, özel okullarla kamusal okullar arasındaki farkın da dikkat çekici olduğunu söyledi: “Bir özel okulda böyle bir durum yaşansaydı, bir yılı bile bulmadan çözülürdü. Ancak söz konusu kamu olunca, süreç yıllara yayılabiliyor.”

Okul binalarının depreme dayanıklılığıyla ilgili endişelerin sürdüğünü belirten Kalafat, “Bazı binaların deprem güvenliği testlerinin tam olarak yapılmadığına dair duyumlar alıyoruz. Bu durum veliler için ciddi bir kaygı kaynağı. Çocuklarımızın sağlıklı ortamlarda eğitim alma hakkı en temel anayasal haktır. İzmir Veli-Der olarak, çocukların güvenli, çağdaş, nitelikli eğitim ortamlarına kavuşması için gereken duyarlılığın gösterilmesini bekliyoruz. Bu mesele, sadece teknik değil; aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.” dedi.İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen, eğitim alanında yaşanan sorunların hâlâ çözülmediğini belirten Eğitim-İş 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, eğitimdeki tabloyu “enkaz hâlâ yerinde duruyor” sözleriyle özetledi.

Depremde 128 okul yıkılırken 2023 verisine göre yalnızca 36 okul tekrar yapılabildi. 92 okul ise hâlâ inşaat halinde veya ihale edilmeyi bekliyor.

Özellikle büyük ilçelerde hasarlı olup yıkılan birçok okulun yerine yenilerinin yapılmadığını, yapılan okul inşaatlarının da çok yavaş ilerlediğini söyleyen Şen, “Öğretmenler, öğrenciler ve veliler yıllardır geçici çözümlerle eğitim-öğretime devam ediyor” dedi. Şen, yeni yapılan okul binalarına da yıkımı yapılan okulların ‘misafir’ olduğunu vurguladı. Şen, Konak Necatibey Ortaokulu binasında şu anda 5 okulun bir arada eğitim-öğretim faaliyetlerine devam ettiğini belirterek, bu durumun öğrencileri başka okullara taşınmak zorunda bıraktığını, ikili eğitimin de kalıcı hale geldiğini ifade etti.

“ÇOCUKLAR KARANLIKTA DERSE GİRİYOR, KARANLIKTA DÖNÜYOR”

Kış saati uygulamasına geçilmemesinin öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını dile getiren Şen, “Sabahın karanlığında derse girip akşamın karanlığında evine dönen öğrenciler, yorgun, verimsiz ve güvenlik riskleri içeren bir eğitim sürecine mahkûm edilmektedir. Bu tablo, eğitimdeki eşitlik ilkesini ortadan kaldırdığı gibi, çağdaş bir ülkede asla kabul edilemeyecek bir durumdur.”

Yapımı süren ve yıkımı planlanan okul binalarının MEB tarafından yeterli kaynak ayrılarak hızla tamamlanması gerektiğini vurgulayan Şen, Depreme dayanıksız binalarda hâlâ eğitim öğretim faaliyetlerinin sürdüğüne dikkat çekerek, “Olası büyük bir depremde eğitim çalışanlarının ve öğrencilerin can güvenliği tehlike altındadır” uyarısında bulundu.

“GÜVENLİ OKUL MEB’İN ÖNCELİĞİ OLMALI”

Eğitim kurumlarının birer yaşam alanı olduğunu belirten Şen, yeni yapılacak okul binalarının laboratuvarı, kütüphanesi, yemekhanesi, spor ve konferans salonu olan, çağın gereksinimlerine uygun şekilde inşa edilmesi gerektiğini belirterek, “Depreme dayanıklı, güvenli, modern okullar bir lütuf değil; bu ülkenin çocuklarının en temel hakkıdır. Bu gerçeği unutturmamak hem toplumsal hem de insani bir sorumluluktur. MEB’in önceliklerinden biri güvenli okul olmalıdır. Biz Eğitim-İş olarak laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitim anlayışımızdan ödün vermeden, çocuklarımızın güvenli ve nitelikli eğitim hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz.” dedi.

DANYELİ: “İKİ, HATTA ÜÇ OKUL AYNI BİNADA EĞİTİM GÖRÜYOR”

Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, Depreme dayanıksız okulların yıkılması nedeniyle aynı binayı paylaşmak zorunda kalan okullardaki öğrencilerin, öğretmenlerin, idarecilerin ve velilerin çok sayıda sorunla karşı karşıya kaldığını belirterek, İzmir’in birçok ilçesinde iki hatta üç okulun aynı binada eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürdüğünü ifade etti. Danyeli, “Hasar gören ve boşaltılan okullar, sağlam okullarla eşleştirildi. Bu eşleştirmeler sonucunda fiziksel yetersizlikler yaşandı. Okullar şube sayılarını azaltmak zorunda kaldı. Laboratuvarlar, kütüphaneler kapatıldı, sınıflar kalabalıklaştı. Bu durum eğitimin niteliğini ciddi biçimde düşürdü” dedi. Danyeli, tekli eğitimden ikili eğitime geçilmesinin öğrencilerin sağlıklı gelişimini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “Sabahçı öğrenciler çok erken saatte derse başlıyor, öğlenciler ise geç saatlere kadar okulda kalıyor. Uykusunu alamayan, kahvaltısını yapamayan öğrenciler sınıfta uyuyor. Özellikle kış aylarında havanın erken kararmasıyla küçük yaşta çocuklar karanlıkta derse giriyor. Bu durum pedagojik açıdan son derece sakıncalıdır,” diye konuştu.

“KARANLIKTA DERS VE GÜVENLİK RİSKLERİ”

Danyeli, sabah erken saatlerde ya da akşam geç saatlerde ders yapılmasının öğrenciler için güvenlik riski yarattığını söyleyerek, “Karanlıkta okula gidip karanlıkta dönen öğrenciler istismar, şiddet, uyuşturucu madde kullanımı gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabiliyor” dedi. Okul giriş ve çıkış saatlerinde farklı yaş gruplarının aynı ortamda bulunmasının da sakıncalı olduğuna dikkat çeken Danyeli, “Lise öğrencileriyle ilkokul öğrencilerinin aynı fiziksel ortamı paylaşması doğru değil. Lise çağındaki gençlerde sigara kullanımı ve küfürlü konuşma gibi davranışlar gözlemlenebiliyor. Bu durum küçük yaşta çocuklar için olumsuz bir örnek oluşturuyor.” dedi.

“EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİYOR”

Bir binada iki okulun eğitim görmesinin akademik başarıdan sınav kaygısına kadar birçok olumsuz sonucu beraberinde getirdiğini söyleyen Danyeli, ailelerin çaresizlik içinde özel okullara yöneldiğini belirtti. Danyeli, “Bu eğitim politikaları, kamusal eğitimi zayıflatıyor. Ekonomik durumu elveren veliler çocuklarını özel okullara göndermeye başladı. Bu da eğitimin piyasalaşması ve sermayeye hizmet eden bir yapıya dönüşmesinin göstergesidir. Fiziki altyapısı tamamlanmış, tam donanımlı okullarda nitelikli eğitim görmek kamusal bir haktır. Her çocuğun laik, bilimsel, demokratik, toplumsal cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitime erişimi devletin sorumluluğundadır. Yıkılan okul sayısına oranla çok az sayıda yeni okul yapılmıştır. Bir an önce yıkılan okul binalarının inşası tamamlanmalı ve eğitim-öğretime açılmalıdır.” dedi.

NECATİ KALAFAT: TEKNİK AKSAKLIK DEĞİL YÖNELİM PROBLEMİ

Veli Derneği (Veli-Der) İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, bu sürecin eğitimde ciddi aksaklıklara neden olduğunu belirterek, “İzmir’de beş yıldan beri deprem güçlendirmesi ya da yıkımlarla ilgili birleştirilmiş okul faaliyetleri devam ediyor. Bu durum, erken saatte başlayan ve karanlıkta biten derslerle çocukları olumsuz etkiliyor” dedi.

Kalafat, kamusal eğitimin uzun süredir hem laik içeriği hem de niteliği bakımından gerilediğini vurgulayarak, “Bu tablo, kamusal eğitimin yıllardır süren nitelik kaybının somut bir göstergesidir” diye konuştu. Sorunun sadece teknik bir gecikmeden ibaret olmadığını belirten Kalafat, “Bir kentte beş yıldan fazla sürede bu sorunun çözülememesi teknik bir aksaklık değil, bir yönelim problemidir. Eğitime ayrılan bütçenin artırılması, çocukları merkeze koyan, onların konfor alanlarını önemseyen bir eğitim anlayışına ihtiyaç vardır” ifadelerini kullandı.

“ÖZEL OKULLAR OLSAYDI ÇÖZÜLÜRDÜ”

Kalafat, özel okullarla kamusal okullar arasındaki farkın da dikkat çekici olduğunu söyledi: “Bir özel okulda böyle bir durum yaşansaydı, bir yılı bile bulmadan çözülürdü. Ancak söz konusu kamu olunca, süreç yıllara yayılabiliyor.”

Okul binalarının depreme dayanıklılığıyla ilgili endişelerin sürdüğünü belirten Kalafat, “Bazı binaların deprem güvenliği testlerinin tam olarak yapılmadığına dair duyumlar alıyoruz. Bu durum veliler için ciddi bir kaygı kaynağı. Çocuklarımızın sağlıklı ortamlarda eğitim alma hakkı en temel anayasal haktır. İzmir Veli-Der olarak, çocukların güvenli, çağdaş, nitelikli eğitim ortamlarına kavuşması için gereken duyarlılığın gösterilmesini bekliyoruz. Bu mesele, sadece teknik değil; aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.” dedi./İ


kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r