DOLAR 42,6960 0.23%
EURO 50,1454 0.02%
ALTIN 5.963,341,83
BITCOIN 39173291.73602%
İstanbul
10°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

‘Prof. Vicdan’ın tutukluluğu… Avukatı Bağatur: Hoca hapishanede 2 hasta almış yanına, onlara bakıyor

‘Prof. Vicdan’ın tutukluluğu… Avukatı Bağatur: Hoca hapishanede 2 hasta almış yanına, onlara bakıyor

ABONE OL
Aralık 12, 2025 14:26
‘Prof. Vicdan’ın tutukluluğu… Avukatı Bağatur: Hoca hapishanede 2 hasta almış yanına, onlara bakıyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ödeme güçlüğü olan hastalara ücretsiz baktığı için ‘Prof Vicdan’ olarak tanınan ancak önceki hafta bir ilaç operasyonu gerekçe gösterilerek tutuklanan Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın avukatı Çağrı Bağatur, konuştu. “Hoca hapishanede 2 hasta almış yanına, onlara bakıyor. Öyle vicdanlı, öyle onurlu bir insan ki, insanın gözünden yaş geliyor. Hani ‘cüzdanıyla vicdanı arasına sıkışmak’ diye bir söz var ya, hoca hiçbir yere sıkışmamış vicdanıyla hareket etmiş” diyen Bağatur, “30 yıl devlette çalışmış bir hoca, üniversitede de hocalık yapmış 1+1 evi var; MASAK raporuna göre eksi 90 bin liraymış (hesabı). Yani hocanın suçu, hastalarının sağlığını düşünmek ve vicdanlı olmak. Böyle bir şey için insan tutuklanmaz.. Ayten hoca çocuk psikiyatrisinin medar-ı iftiharı. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, binlerce hasta bakmış ve hep hastayı öncelemiş bir insan. Hocaya yapılan bu zulmün nedeninin ne olduğunu henüz bulamadık”ifadelerini kullandı.

21 Kasım 2025 sabahı Prof. Dr. Ayten Erdoğan evine gelen polisler tarafından gözaltına alındı. Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 6 kişinin gözaltına alındığı soruşturmaya ilişkin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, Erdoğan’ın 2017-2021 yılları arasında çalıştığı Balıklı Rum Hastanesi’nde, “Hastaneye hiç gitmeyen kişilere muayene yapılmış gibi gösterilip reçete yazarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun zarara uğrattığı” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alındığı ve bu yolla SGK’nın “112 milyon” TL zarara uğratıldığının belirlendiği belirtildi. Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle Erdoğan’ın avukatları soruşturmaya ilişkin bilgi alamazken bir basın organı ertesi gün, iddiayı Erdoğan’ın fotoğrafıyla birlikte “Bir profesör SGK’yı 112 milyon lira dolandırdı” başlığıyla manşete taşıdı. Oysa ki, SGK tarafından yazılan raporda belirtilen kamu zararının 112 milyon değil 112 bin lira olduğu ve Erdoğan’ın 2023 yılında SGK’dan gelen ceza doğrultusunda belirtilen zararı faiziyle birlikte ödediği ortaya çıktı.

“SORUŞTURMANIN 5 YIL SONRA GÜNDEME GETİRİLMESİ SORU İŞARETİ”

21 Kasım sabahı gözaltına alınan 63 yaşındaki Ayten Erdoğan 3 gün nezarette tutulduktan sonra tutuklanarak Silivri’deki Marmara Cezaevi’ne gönderildi. Erdoğan’ın avukatı Çağrı Bağatur konuştu. Soruşturmanın Balıklı Rum Hastanesi’nin şikayetine üzerine açıldığını söyleyen Bağatur, şikayete ilişkin tartışmanın ise Erdoğan’ın, düşük gelirli ailelerin muayene parasını ödeyemediklerini ve bu nedenle çocuklarının tedavisinin aksadığını belirterek bu ailelerden muayene parası alınmaması teklifi üzerine başladığını aktardı. Erdoğan’ın, soruşturma kapsamında SGK tarafından belirlenen cezayı da ödediğini belirten Bağatur, soruşturmanın 5 yıl sonra yeniden gündeme getirilmesinin ise soru işaretlerine neden olduğunu ifade etti.

Bağatur, “Günün sonunda bu suçlardan hocanın zaten bir yatarı yok. İnsanın yatarı olmayan bir suçtan tutuklanması söz konusu olamaz. Kaçma şüphesi olmayan bir insan tutuklanamaz. 2021 yılında hakkınızda bir suçlama olduğunu öğreniyorsunuz, 2025 yılı olmuş, para cezası da gelmiş onu da ödemişsiniz, kaçacaksanız yurtdışına zaten kaçarsınız, gidecekseniz giderseniz. Delilleri karartacaksa o zaman adama sormazlar mı 5 yıldır sen o delilleri niye toplamadın… 5 yıl neden (rafta) kaldı o soruşturma, niye fiziki takip yaptınız, bununla ilgili fiziki takip yaptığınız kişiye haber vermediniz 5 yıldır? Hiçbirinin sebebinin sebebini şu anda bilmiyoruz. Çok fazla usülsüzlük var…” ifadelerini kullandı.

Bağatur olaydaki en önemli noktanın ise, SGK müfettişinin raporunda 112 bin lira olarak belirtilen kamu zararının savcılık tarafından 112 milyon olarak aktarılmış olmasını olduğunu söyledi. Durumu “itibar suikastı’ olarak değerlendiren Bağatur şöyle konuştu:

“NEDEN BÖYLE BİR İTİBAR SUİKASTI YAPILDI?”

“Devletin kendi vatandaşı hakkında, soruşturma 112 bin lirayken, basın açıklaması yoluyla 112 milyon lira olduğunu söylemesinin gerekçesini şu ana kadar öğrenebilmiş değiliz. Ekonomik bir suçta en önemli şey, yapılan yolsuzluğun değeridir. Kim, neden hocaya 5 liralık ilaçları, iddiaya göre, muayene ücretlerini almadan yazdı diye 112 milyon liralık bir suç atmayı düşündü, böyle bir itibar suikastı yapıldı? Neden malum gazetelerde resmi konuldu, neden hoca bu şekilde lekelendi onun hala cevabını bilmiyoruz… Hocamız tutuklandıktan sonra ilk gece maalesef gerek stres, gerekse ilaçlarını o sırada düzenli alamaması nedeniyle akşam 4 sıralarında düşmüş. Dün yanındaydım, ‘Düştüm; mosmor kolum gösterebilirim ama o anda kimseyi rahatsız etmek istemedim, 6’ya doğru çok rahatsızlanınca yardım istedim” dedi. Adalet Bakanlığı çıkan haberler üzerine, hocamızın düşmediğine dair bir düzeltme yapıyor ama şu saate kadar 112 milyon lira olmadığı konusunda hiç kimse bir düzeltme yapmadı”

“Dosyada gizlilik var. İddianame düzenlendi, şu an bile ne olduğu hakkında bir fikrimiz yok. Sadece tahminlerimiz var” diyen Bağatur, gizlilik kararına ise şöyle tepki gösterdi:

“(GİZLİLİĞİ) KALDIRIN DA (İDDİANAMEYE) ULAŞALIM’ DİYORUZ, ULAŞAMIYORUZ…”

“Normal şartlarda örgütlü yapıların dosyalarında, suç işlemek kastıyla kurulmuş, organize ve suç işleyen yapıların dosyalarında gizlilik oluyor. Böyle bir suçlamayla, örgüt iddiasıyla bir gizlilik konulamaz… Zaten sevkte örgüt yok. Ama biz gidiyoruz, ‘örgütten sevk olmadı, (gizliliği) kaldırın da (iddianameye) ulaşalım’ diyoruz, ulaşamıyoruz…”

Şeker hastası olan Erdoğan’ın gözaltı ve cezaeevine transferi sürecinde ilaçlarının aksaması nedeniyle cezaevinde düşmüş ve fenalaşarak hastaneye kaldırılmış, olay basına yansımıştı. Bağatur, sağlık durumunun şu anda iyi olduğunu belirttiği Erdoğan’ın, cezaevinde hasta mahkumlarla ilgilendiğini de söyledi. Bağatur, “Ayten hoca çocuk psikiyatrisinin medar-ı iftiharı. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, binlerce hasta bakmış ve hep hastayı öncelemiş bir insan. Böyle bir insana bunun yapılıyor olması, ‘Hiç bir iyilik cezasız kalmaz’ diye birşey var hocanın başına gelenin bu olduğunu düşünüyorum. Hocaya yapılan bu zulmün nedeninin ne olduğunu henüz bulamadık. Bazı fikirlerimiz var ama şu aşamada önemli olan hocanın tahliye olması” dedi.

“TARTIŞMA, AYTEN HOCA ÖDEME GÜCÜ OLMAYAN HASTALARA SAHİP ÇIKTIĞI İÇİN BAŞLIYOR”

Bağatur şöyle konuştu:

“Hoca hep düşük (gelirli) insanların çocuklarına bakmış. Bir de bu çocuklara yıllarca bakıyor hoca, yani bir ilaç verip göndermiyor. Hoca bu hastaların çoğunu isim isim biliyor, imkanlarını da biliyor. Gelmeyince sebebi şu. Mesela çocuğa 3 aylık toplam 400 liralık ilaç yazıyor hoca. Ama 8 bin lira ücret ödemesi lazım vatandaşın 400 liralık ilacı alması için. Sistem diyor ki hocaya ‘Sen bunu görmek zorundasın’. Bu ücretin yarısı hocaya ait normalde. Yani hoca, kendi ücretinden zaman zaman fedakarlık ederek, bu insanların muayene ücretlerinin alınmaması konusunda hastaneye teklifte bulunmuş. Dinlemeye takılmış, hastanenin başhekimi, ‘Biz burada özel bir hastaneyiz, hastalar bizi ilgilendirmez’ diyor. Hoca da, ‘Bu insanlar tedaviyi aksatıyorlar; bir yol bulalım’ diyor. Hoca şunu söyledi; ‘Burası bir vakıf, kar etme amacı gütmüyor olması lazım. İkincisi, benim bir kontenjanım olması gerekiyormuş bu tür hastalar için, beni bu konuda da bilgilendirmediler’. ‘Ben’ dedi, ‘buna tavır koydum, dedim ki, sadece SGK’nın katılma payı ödensin, bu paralar alınmasın. Bu tartışma, şikayet oradan başlıyor.

“300-400 MİLYON LİRALIK İLAÇ ÇEVİRMENİZ LAZIM. BELİRSİZLİK SADECE 2 REÇETEDE”

İddialardan bir tanesi şu, sahtecilik yapmış. Hocanın tek sorumluluğu kendisine teslim edilen bir protokol defteri var o deftere, yazdığı her reçeteyi kaydetmek. Bir sonraki numarayı tıbbi sekretere soruyor, tıbbi sekreter söylüyor; aralarında bir kapı var; hoca diyor ki, 63 yaşındayım, o sırada kafam dağınık arada 3-5 tanesini eksik yazmışım. 1104 tane reçeteyi sormuşlar, 2 tane bulmuşlar; (onun dışında) herkes ‘Aldık’ demiş. Hoca yazıyor reçeteyi, dışarıya satıyor iddiaya göre; 112 milyon liralık zarar ettirmeniz için, 300-400 milyon liralık ilaç çevirmeniz lazım. 2 tane. Hoca bir tanesini şöyle anlatmış ‘Baba zaten bilmez ki, bu çocuğa annesiyle teyzesi bakıyor. Yanlış kişiye sormuşsunuz. Annesiyle teyzesine sormanız lazım’ demiş… Hocaya diyorlar ki ‘Sen 3 ay dolmadan hastaya reçete yazmışsın’. Ya bu çocuk; (ilacı) tükürüyor, düşürüyor, geliyorlar ‘hocam ilaç bitti’ diyorlar. Çocuk SGK’lı değil, anne babasının üzerine yazılıyor, arıyor soruyor ‘Kimin üzerine yazacağız’. Bu ‘Kimin üzerine yazacağız’ (sorusu), örgütün suç olan eylemi oluyor. Mesela bir tanesinde ikisi de (anne baba) müsait olmadığı için 10 gün sonrasına reçeteyi yazmış.

Azeri hastaları var, çocukları hasta. Türkiye’de hocayı buluyorlar. Çocukları getirmişler, tedavi ettirmişler çocuk iyileşmiş. İkinci çocuk yapmışlar, o da aynı rahatsızlıktan muzdarip olmuş, hoca ona da bakmış. Azerbaycan’a ilaç ticareti denilen suçlama, bu Azeri ailenin suçlaması. Hoca, kendi ilacının parasını, iki tane hasta kardeşinin ilaçlarının parasını göndermiş 3 yılda 30 küsür bin lira. Düşünün, siz bir suç örgütü kurmuşsunuz, 112 milyon lira para kaldırmışsınız, suç örgütünün üyelerinin birine 30 bin lira…

SUÇ ÖRGÜTÜ SUÇLAMASI: LİDERİ AYTEN ERDOĞAN; TIBBİ SEKRETERİ VE KALFA…

Bir de sekreteri var; sabahları kahvaltı alıyormuş; hoca onun parasını veriyormuş, fiziki takibe takılmış. Hoca para verirken, 3-5 kuruş daha yanına ‘bunu da al diye’ (vermiş). İşte bütün bunlar birleşmiş, suç örgütü olmuş. 3 kişilik suç örgütü. Lideri Ayten Erdoğan; tıbbi sekreteri ve kalfa… Hocanın ayrıldıktan sonra 1 tane iletişimi yok bu iki insanla.

“SAVCI SADECE TUTUKLAMAK İÇİN GEREKÇE YAZDI”

Yani hocanın suçu, hastalarının sağlığını düşünmek ve vicdanlı olmak. Böyle birşey için insan tutuklanmaz. Zaten o ‘112 milyon’ lafı çıkmasaydı… Biz savcının yanına gittik. Savcı o dosyayı hiç okumadı. O Sulh Ceza hakimi de okumadı. Açsınlar log kayıtlarını… Savcı sadece tutuklamak için gerekçe yazdı. 9’da dikti hocayı oraya. Önce cuma günü sabah aldı, orada bekletti hocayı 3 gün. Üçüncü gün öğleden sonra 166 sayfa soru sordular hocaya. Madem bunu soracaksın, aldığın gün sabah başlasana soru sormaya. Dedik ki, ‘Bu şekilde olmaz; polis dedi ki, ‘Emir verdi savcı, 9’da istiyor. Hocayı sabahın köründe sevk ettiler. Bir tek kelime sormadı.

“YOLSUZLUK YAPTIYSA HOCA, PARA NEREDE?”

Yolsuzluk gizli yapılır açık yenir. Yolsuzluk yaptıysa hoca, para nerede? Hocanın bir evi var 1+1, oturdu o evi nasıl aldığınıı anlattı, ‘Eşimle birlikte bir evi vardı, onu sattık onu aldım’… Açık açık sordum, aile fertlerinin üzerinde bir mal var mı?; yok. 1 tane dedi kızıma bir ev (aldım). Onun kredisini ödüyorum. Yani 30 yıl devlette çalışmış bir hoca, üniversitede de hocalık yapmış bir hocanın 1+1 evi var; MASAK raporuna göre eksi 90 bin liraymış (hesabı). Yani üzerine atılan suçların hiçbirini ne işleme kastı var hocanın, ne böyle bir suç var ortada ama hoca tutuklu. Başı dik, oradaki insanlara da elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyor.

Vakfın niye şikayet ettiğini anlamak da mümkün değil, çünkü bu hukuki bir konu. Hoca diyor ki ‘Ben muayene ücreti almam ki, muayene ücretinin peşine düşmek, tahsil etmek bana ait bir sorumluluk değil’. Böyle bir iddiası varsa (hastanenin), diyorsa ki ‘Hoca reçete yazdı ama muayene ücretini almadı’, o zaman ne yapacak, bir hukuki dava açacak…

“ÖYLE VİCDANLI, ÖYLE ONURLU BİR İNSAN Kİ”

Hoca hapishanede 2 tane hasta almış yanına, o iki hastaya bakıyor. Öyle vicdanlı, öyle onurlu bir insan ki. Hayatından bazı kesitler anlattı, insanın gözünden yaş geliyor. Böyle bir insana bunun yapılıyor olması, ‘Hiç bir iyilik cezasız kalmaz’ diye birşey var hocanın başına gelenin bu olduğunu düşünüyorum. Hocaya vicdan demelerinin sebebi şu; halk sağlını, halkı düşünen insan sayısı parmakla gösterilecek kadar az. İnsanlar böyle bir insanın varlığından haberdar olduklarında, bir tarafları bunu ümitle istiyor, bir taraflarıysa buna inananamıyor. Farklı bir jenerasyonun temsilcisi Ayten hoca. Ayten hoca hakkında yazılanları görseniz; sınıf arkadaşı diyor ki, ‘Ayten mi yapmış bunu? Ben kendimden şüphe duyarım, Ayten’den şüphe duymam’ diyor. Ayten hoca çocuk psikiyatrisinin medar-ı iftiharı. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, binlerce hasta bakmış ve hep hastayı öncelemiş bir insan. Siz kuralları insanların hayatlarını düşünmeden koyarsanız, genellemeler yaparsanız, çocuk hastalıkları konusunda çalışan bir psikiyatra ‘onu öyle yapacaksın’ derseniz, o da bunların insan sağlığına uygun olmadığını düşündüğü gün bu kuralları ihlal ederse, hani ‘cüzdanıyla vicdanı arasına sıkışmak’ diye bir laf var ya, hoca hiçbir yere sıkışmamış vicdanıyla hareket etmiş. Ve bu konuda hiçbir pişmanlığı da yok.

“TABİ 15 SAAT SORGU YAPILIRSANIZ İNSAN HAKLARINA AYKIRI BİR ŞEKİLDE…”

Ama şunu özellikle söyledi, ‘Kadın koğuşu gerçekten düzgün bir yer. Düştüğüm doğrudur, rahatsızlandığım doğrudur. Şimdi iyiyim, burada bize çok iyi bakılıyor’. Ama nezarethanede (ilaçları) aksamış. Tabi 15 saat sorgu yapılırsanız insan haklarına aykırı bir şekilde… Ama bunun sebebi, polis değil, ona bu şekilde emri veren savcı. O da ‘ben emir kuluyum diye’…Herkes oturduğu yerden korkuyor… (Cezaevine) geldikten sonra da girdi, çıktı, oturdu derken aksama devam etmiş, stresin de verdiği şeyle gece 4 gibi herhalde tuvalete kalkmış, o sırada düşmüş. Önemsememiş o an düşmeyi ama daha sonra ciddi kötüleyince yardım istemiş. Hemen ambulansla sevk etmişler. Zaten oradaki en büyük dert sağlık. Hızlı bir şekilde sağlığa ulaşma konusunda bir sorun var.”

“SOĞUK ZİNCİRDE TUTULMASI GEREKEN İLACIN BU ŞEKİLDE VERİLMESİ NEDENİYLE İLAÇ BOZULUYOR”

Cezaevindeki ilaç sorununu da “Şöyle birşey var. Bir çok ilacın soğuk zincirde korunması lazım. İlaçlar (cezaevine) soğuk zincirde geliyormuş, cezaevi yönetimi 2 gün boyunca onları soğuk olmayan bir ortamda tuttuktan sonra veriyormuş. Hoca dedi ki, ‘Bir tek benim ilaçlarım değil, birçok soğuk zincirde tutulması gereken ilacın bu şekilde verilmesi nedeniyle ilaç bozuluyor, bazılarında ciddi bir takım reaksiyonlar oluşabilir’ sözleriyle anlatın Bağatur, “Hoca bunun derdine düşmüş” dedi. Bağatur, Erdoğan’ın konuyla ilgili bir dilekçe yazacağını aktardı. Bağatur, ANKA’ya açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“İnsanları peşin yargılayıp, daha masum olup olmadığı belli değilken o kişiyi hapse atarak cezalandırma metodolojisiyle bir ceza hukuku yaklaşımının doğru olmadığını düşünüyorum. Bu şekilde peşinen, ‘At hapishaneye’… Siz insanların suçları belli olmadan onları tutukluyorsunuz. Suçları kesinleşmiş adamlara değişik isimler altında af çıkarıyorsunuz, onları sokağa bırakıyorsunuz, e bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Buna alışmayalım”

MESLEK ÖRGÜTLERİ TUTUKLAMAYA TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

Ayten Erdoğan’ın tutuklanması üzerine Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu da ortak bir açıklama yapmış, “Meslektaşımız Prof.Dr. Ayten Erdoğan ile ilgili son günlerde basında yer alan haberleri ve yaşanılan adli süreci üzüntü ve endişe ile izlemekteyiz. Meslektaşımızın masumiyet karinesi zedelenerek ve lekelenmeme hakkı yok sayılarak bazı basın araçlarında yer alma şeklinin de halkın gerçek bilgiye ulaşma hakkı ile ilgili olmadığı kanısındayız” ifadelerine yer vermişti. Açıklamada ayrıca şu görüşler yer almıştı:

“Kendisi ile ilgili beş yıl önce başlatılan bir soruşturma dosyasında bilgi ve belgelerin erişimine yönelik kısıtlama kararının getirilmesi savunma hakkını zorlaştırdığı gibi yanıltıcı bilgilerin yaygınlaşmasını kolaylaştırmaktadır. Bu sınırlı bilgilere rağmen daha ilk günden iddia edilen zarar miktarının gerçek olmadığı, meslektaşımızın da sorumluluğunun bulunmadığını beyan ederek hesaplanan tutarı yine de ödediği ortaya çıkmıştır. Bu tür gerçek olmayan ve itibarı zedeleyici haberlerin başta biz meslektaşları olmak üzere toplum vicdanını derinden sarstığı gibi insan haysiyetine geri dönülmez zararlar verdiği bilinmelidir. Kısıtlama kararı kaldırıldığında dosyadaki diğer bilgilere ve gerçeklere ulaşmamız mümkün olacaktır.

“AYTEN ERDOĞAN HAKKINDAKİ TUTUKLAMA KARARI KALDIRILMALI”

Gerekmediği müddetçe özgürlüklerden en az kısıtlama yapılması esas iken, tedavi alması gereken hastalığına rağmen beş yıl önceki bir olay ile ilgili ifade alımında uzun gözaltıya maruz bırakılması, toplum vicdanını yaralayan olaylarda tutuksuz yargılama örnekleri varken böylesi bir konuda meslektaşımızla ilgili tutuklu yargılama yapılıyor olması kabul edilemez. Bu ve benzeri olaylar toplumun yargıya ve yargılama süreçlerine olan güvenini sarsmaktadır. Ayrıca tutukluluk süresince meslektaşımızın sürekli kullanması gereken ve alınmadığında ciddi sağlık riski oluşturacak ilaçlarına erişemediği öğrenilmiştir. Sürekli ilaç alması gereken bir kişinin hangi mevzuat ya da gerekçe ile olursa olsun tedaviye ulaşımının kısıtlanması, sürdürülmesi gereken tedavisinden uzun süre mahrum kalması açık bir sağlık ve insan hakkı ihlalidir. Prof.Dr. Ayten Erdoğan hakkındaki tutuklama kararı kaldırılmalı ve serbest bırakılmalıdır. Yargı süreci masumiyet karinesi korunarak sürdürülmeli, savunma hakkı adına hakkındaki iddialara ve dosyaya erişimi sağlanmalıdır”


kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r