
Adnan Tanrıverdi’nin Vefatı ve SADAT’ın Yeniden Gündeme Gelmesi
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanlarından ve Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Politikaları Kurulu Üyesi, aynı zamanda SADAT’ın kurucusu olan emekli general Adnan Tanrıverdi, bu sabah yaşamını yitirdi. Tanrıverdi’nin ölüm haberi, kurucusu olduğu SADAT’ı yeniden gündeme taşıdı. BBC Türkçe, SADAT hakkında bilinenleri derleyerek okuyucularına sunmayı tercih etti. 2012 yılının Eylül ayında Türkiye’deki bazı televizyon kanallarında yeni kurulan bir şirket hakkında ardı ardına haberler yayımlandı. Ancak bu, alışılageldik bir ticari şirketin ötesinde bir oluşumdu. Ülkede ilk kez askeri alanda faaliyet gösterecek bir özel şirketin kuruluşu duyuruluyordu. Şirketin kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’ydi ve bu şirketin adı SADAT’tı.
Tanrıverdi, yaptığı röportajlarda Milli Savunma Bakanlığı’ndan onay beklediklerini ve sonrasında Müslüman ülkelere hizmet vermeye başlayacaklarını belirtiyordu. Kısa bir süre içerisinde SADAT faaliyetlerine başladı ve zamanla çok çeşitli iddialar ve eleştirilerin odağı haline geldi. Peki, SADAT tam olarak ne tür bir şirket? Neden bu kadar çok tartışma yaratıyor?
Özel Askeri Şirketler: 1990’larla Büyüyen ‘Pazar’
SADAT’ı anlamak için önce özel askeri şirketler kavramını irdelemek faydalı olacaktır. Konunun uzmanlarına göre, özel askeri şirketlerin bir türü olan paralı askerliğin tarihi Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzansa da, ‘özel askeri şirket’ kavramı modern döneme ait bir terimdir. Özellikle 1990’larda bu tür şirketlerin hızlı bir büyüme gösterdiği gözlemlenmiştir. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Filiz Zabcı, bu dönemdeki büyümeyi, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Batı ülkelerinde emekli olan milyonlarca askerin yanı sıra, neo-liberal politikalarla güvenlik alanının özelleştirilmesi ve savaş teknolojisinin evrimi gibi faktörlere dayandırıyor.
Bu şirketler, devletin güçsüzleştiği, çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerde görünür hale geldi. Yugoslavya iç savaşı, bu tür şirketlerin ilk örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Özel askeri şirketler, eğitim, istihbarat, danışmanlık, lojistik destek, operasyonel destek ve çatışma sonrası destek gibi çeşitli hizmetler sunuyor. MPRI, Dyncorp, Wagner, Academi (eski adıyla Blackwater), Sandline ve Vinnel Corporation, dünya genelinde önde gelen askeri şirketler arasında yer alıyor. Özellikle Rus Wagner, Libya ve Ukrayna’daki rolleriyle son dönemde sıkça anılmakta. Prof. Dr. Zabcı, Irak savaşı sonrası bu şirketlerin önemli bir tartışma konusu haline geldiğini, Blackwater’ın Irak’taki insan hakları ihlalleri ile ilgili tartışmaların bu bağlamda önemli olduğunu vurguluyor. Zabcı’ya göre, bu şirketlerle ilgili en büyük sorunlardan biri, uluslararası hukuk düzenlemelerinin yetersizliğidir.
Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu; son on yıllık süreçte özel güvenlik şirketlerinin sayısının arttığını, örneğin Türkiye’de özel güvenlik şirketi personelinin sayısının, polis sayısını geçtiğini aktarıyor. Peki, SADAT bu bağlamda nasıl bir şirket? Zabcı, SADAT’ın bir özel askeri şirket ya da özel güvenlik şirketi olarak tanımlanabileceğini; bu iki tür arasında hala tartışmaların devam ettiğini belirtiyor. SADAT, internet sitesinde kendisini “Uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek Türk Özel Askeri Şirketi” olarak tanımlıyor. Tanrıverdi, Bosna savaşındaki bir ziyareti sırasında Batılı özel askeri şirketlerin faaliyetlerini öğrenmesi sonrası aklında bir şirket fikrinin belirdiğini ifade etmişti. Ancak SADAT, kurulumundan itibaren hem ticari hem de siyasi bir yön barındırıyor.
28 Şubat, ASDER ve ASSAM
SADAT’ın siyasi yönünü anlamak için 28 Şubat dönemine geri dönmek gerekiyor. Bu süreçte, irticai faaliyetler gerekçesiyle ordudan atılan ya da emekli olmak zorunda kalan subaylar, 2000 yılında Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) adında bir kuruluş kurdular. ASDER, zamanla ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği) adlı bir düşünce kuruluşunu da doğurdu. Bu kuruluşun amacı, İslam ülkeleriyle ilgili fikri çalışmalar yapmaktı. ASSAM’ın düzenlediği İslam Birliği kongrelerine birçok önemli isim katıldı. Örneğin, 2019’daki kongrenin açılış konuşmasını Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş yaparken, dönemin Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati de bir konuşma gerçekleştirmişti.
ASSAM’ın ASRİKA Taslağı
2017 yılında ASSAM, İslam Ülkeleri Birliği Deklarasyonu’nu kamuoyuna duyurdu. Bu basın açıklamasının son cümlesi, “İslam ülkeleri birliği oluşmasını engelleyecek tutum ve girişimlerin olması halinde askeri güç kullanarak birlik hükümlerinin kullanılması yetkisinin, İslam ülkeleri birliği parlamentosunda olmasını kabul eder ve zaruri buluruz.” şeklindeydi. ASSAM’ın bu birlik projesine dair bir Anayasa taslağı da bulunmaktadır. Bu taslakta, devletin adı ASRİKA İslam Devletler Birliği olarak tanımlanmış; yasama ve yargı yetkisi ise İslam hukuku (şeriat) esaslarına dayandırılmıştır.
ASSAM’dan SADAT’a
ASDER’den ASSAM doğduğu gibi, ASSAM’dan da SADAT doğdu. SADAT, ASSAM’ın fikri temelleri üzerine, ASSAM’la aynı logoyu kullanarak 28 Şubat 2012’de kuruldu. Bu tarih, Arap Baharı’nın Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da etkilerinin sürdüğü, Libya’ya askeri müdahale yapıldığı ve Suriye’de iç savaşın derinleştiği bir dönemi kapsıyordu. Adnan Tanrıverdi, NTV’de yayımlanan bir röportajında Müslüman devletlere hizmet vermek istediklerini belirtirken, “Suriye’den kimin talebine cevap vermek isteriz? Meşru kabul ettiğimiz muhalefetin. Silah ve malzemenin temini konusunda bizden talepler var.” ifadesini kullanmıştır.
SADAT ile ilgili iddialar ve eleştiriler, kuruluşuyla birlikte hız kazandı. İlk iddialar da Suriye bağlantılıydı. Aydınlık gazetesi, SADAT ile ilgili iddiaları ilk olarak gündeme taşıyan yayınlardan biriydi. O dönemde, Vatan Partisi adını alacak olan İşçi Partisi’ne yakın olan gazete, SADAT hakkında “İstanbul’un göbeğinde ‘yasal kontrgerilla merkezi: SADAT” başlığını atarak, “TSK’dan atılan irticacı askerler Suriyeli çeteleri eğitiyor, silahlandırıyor” şeklinde ifadeler kullandı.
15 Temmuz ve Tanrıverdi’nin Yeni Görevi
15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre sonra, Adnan Tanrıverdi SADAT’taki görevinden ayrıldı ve Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığına getirildi. Bu gelişme, SADAT’la ilgili tartışmaları farklı bir boyuta taşıdı. Ocak 2018’de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen bir güvenlik toplantısında Tanrıverdi, MİT Başkanı Hakan Fidan’ın yanında yer aldı. Bu dönemde, SADAT ile iktidar arasındaki ilişkiye dair tartışmalar yoğunlaştı. Tanrıverdi, “Mehdi” konusundaki bir açıklamasıyla tartışmalara sebep olduktan sonra 2020’de başdanışmanlık görevinden ayrıldı. Ancak SADAT ile ilgili tartışmalar hiç sona ermedi.
Bu tartışmaları derinlemesine incelemek amacıyla BBC Türkçe, SADAT’ın İstanbul, Beylikdüzü’ndeki genel merkezine gitti. Burada, SADAT Yönetim Kurulu Başkanı, ASSAM Yönetim Kurulu üyesi ve ASDER üyesi Melih Tanrıverdi ile görüşme fırsatı buldu. Bu merkez, aynı zamanda ASSAM’ın da genel merkezi durumundaydı. Girişte SADAT dışında ASSAM ve Yunus Uluslararası Doğa Sporları Kulübü’nün tabelaları dikkat çekiyordu.
Askeri Kamp İddiaları
SADAT’ın Türkiye’de askeri kampları bulunduğu ve kendine ait silahlı ekipleri olduğu yönündeki iddialar, dikkat çeken konular arasında yer alıyor. İYİ Parti lideri Meral Akşener, 2018 yılında bu tür bir iddiada bulunmuş, seçimler öncesi güvenilir bir kaynağın kendisine SADAT’a ait kamp fotoğraflarını gösterdiğini açıklamıştı. Bu iddialar üzerine başlatılan soruşturmada herhangi bir delile ulaşılamadığı belirtilerek takipsizlik kararı verilmiştir. Tanrıverdi, Türkiye’de ve dünyada kamplarının ve silahlı ekiplerinin olmadığını savunuyor: “Türkiye’de kesinlikle herhangi bir eğitim vermedik şimdiye kadar. Dünyanın hiçbir yerinde kendimize ait veya kiraladığımız veya bize tahsis edilmiş bir eğitim merkezi hiç olmadı. Bir ülkeye hizmet veriyorsak o ülkenin askeri kışlalarında veya eğitim merkezlerinde veriyoruz bu eğitimleri.”
Akşener, ilerleyen yıllarda fotoğraflarla ilgili söylemini sürdürecek ve o dönemle ilgili “Bir deşifreydi yaptığım. Bir süre bu konu kapandı. Türkiye için korku unsuru olmadı.” ifadesini kullanacaktır.
AKP ile İlişkisi Ne?
SADAT’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile gizli bir ilişki içinde olduğu iddiaları da sıkça gündeme gelmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’la ilgili iddialarına yanıt verirken, “SADAT’ın yöneticileri, kendileriyle yakından, uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde bunu adeta bizim şu anda kullandığımız darbeci kuruluş olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor.” ifadelerini kullanmıştır. Melih Tanrıverdi ise AKP ile doğrudan ya da dolaylı bir ilişkilerinin olmadığını savunuyor. Tanrıverdi, AKP ile SADAT’ın vizyonlarının uyuşup uyuşmadığıyla ilgili “Uyuştuğu görülen yerler olabilir ama beraber bir çalışma içinde yürütülen çalışmalar değil bunlar.” ifadelerini öne sürüyor.
Ancak ASSAM Başkan Yardımcısı, emekli Albay Ersan Akgün’ün AKİT TV’deki bir programında söylediği şu sözler dikkat çekiyor: “Biz Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsından dolayı onun peşinden gitmiyoruz. Bu ülkeye koymuş olduğu icraat ve uygulamalarıyla, Türkiye’yi getirmiş olduğu şahlanış düzeyini, Afrika’nın umut ışığını, o ağlayan, suya hasret olan Afrikalı o çocukların, kaburgaları sayılan genç kardeşlerimizin hepsinin umutları, ışıkları Recep Tayyip Erdoğan olduğu için biz bu ülkenin sevdalısı olarak ona destek vermek istiyoruz.” Bu, İstanbul belediye seçimlerinde yapılan hataların dersini vermek adına kendilerini ateşe atma girişimi olarak yorumlanıyor.
SADAT Laikliğe Karşı Mücadeleyi mi Savunuyor?
Laiklik konusu ve İslam Devletleri Birliği projesi de SADAT’la ilgili önemli tartışmalar arasında yer alıyor. Tanrıverdi, “Siz laikliğe karşı mısınız?” sorusuna “Laikliğe karşı değiliz.” yanıtını veriyor ve ekliyor: “Biz zaten laik bir ülkede yaşıyoruz. Ama laikliğin 28 Şubat döneminde uygulanma şekline karşıyız tabii ki. O yanlış bir uygulamaydı ama günümüzdeki laiklik uygulamasıyla ilgili bir sıkıntımız yok.” ASRİKA İslam Devletler Birliği projesini hatırlattığımızda Tanrıverdi, “ASSAM kongrelerinde, İslam ülkelerinden akademisyenleri davet ediyoruz. Akademisyenler, bu kongrelerde yayımladıkları bildirilerde, İslam ülkeleri birliğinin laik olması değil de İslam hukukuna göre yönetilmesi gerektiğine kanidir, dolayısıyla bunlar da dokümanlarımıza bu şekilde yansıyor.” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Tanrıverdi, bu görüşte olduğunu belirtiyor ve “İslam hukukunun laikliğe zarar getiren bir tarafı yok.” diyerek, “Bugünkü uygulama, Türkiye’deki bugünkü laiklik uygulamasının İslam hukuku ile çelişen bir tarafı yok.” ifadesini kullanıyor.
“Gayrı Nizami Harp ve Paramiliter Grup” Tartışması
SADAT’ın eğitimleri arasında gayrı nizami harp eğitimi de yer alıyor. Şirketin internet sitesinde bu eğitim paketindeki konular arasında gerilla harekâtı, psikolojik harp harekâtı ve istihbarat gibi başlıklar bulunuyor. Kurs sonunda kazandırılacak kabiliyetler listesinde ise sabotaj, baskın, pusu, tahrip, suikast, kurtarma ve kaçırma ile tedhiş gibi unsurlar yer alıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT’ın genel merkezi önünde yaptığı açıklamada, bu eğitime dikkat çekerek SADAT’ın “terörist” yetiştiren paramiliter bir yapı olduğunu iddia etti ve seçim güvenliğini tehdit eden bir durumun ortaya çıkması halinde SADAT’ın sorumlu olacağını belirtti.
Tanrıverdi, gayrı nizami harp eğitimi paketine bugüne kadar herhangi bir talep gelmediğini ve bu eğitimi vermediklerini ifade ediyor. Ancak, bu eğitimin işgal edilen ülkeler için önemli olduğunu belirterek, “Bugün Ukrayna’da bu tür bir savaş veriliyor.” şeklinde bir örnek veriyor. Gayrı nizami harp tarihi incelendiğinde, bu yöntemlerin özellikle Soğuk Savaş döneminde insan hakları, hukuk, devlet ve demokrasiye karşı kullanıldığı biliniyor. Bu durum hatırlatıldığında Tanrıverdi, “Tabii bir ülkenin böyle bir hataya düşmesi son derece vahim. Her ülke yapmak zorundadır ama bir ülke hakkında öyle bir endişeyi taşıyorsak, bu adamlar hukuksuz işler yapacak endişesini taşıyorsak, o ülkeyle zaten hiç çalışmıyoruz.” yanıtını veriyor.
Kılıçdaroğlu’nun seçim güvenliği konusundaki iddialarıyla ilgili ise Tanrıverdi, “Bizim Türk iç siyasetine yönelik herhangi bir çalışmamız yok. Türkiye’de herhangi bir güvenlik problemi oluşturacak bir çalışmamız olmadı, olmayacak. Bunu iddia edenlerden savcılığa suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum. Bütün fikirlerimizi tüm şeffaflığıyla hem dokümanlarımıza hem de internet sitemize yansıtıyoruz. Eğer gizli kapaklı bir şeyler çeviriyor olsak bunları hiç yazmam. Yaparım, kimsenin de haberi olmaz, ruhu duymaz.” şeklinde açıklamalarda bulunmaktadır. SADAT yetkilileri, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in SADAT’ın Suriye’deki silahlı gruplara silah yolladığı iddialarını da reddediyor.
15 Temmuz İddiaları
SADAT üyelerinin 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında silahlı bir şekilde rol oynadığı iddiaları da gündeme gelmektedir. SADAT yetkilileri, bu iddiaları da yalanlıyor. Ancak, SADAT’ın kardeş kuruluşu ASDER’in Genel Başkanvekili Emekli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları’nın ilerleyen yıllarda bir televizyon röportajında söylediği sözler farklı yorumlara yol açıyor: “ASDER darbe önleme planını biz o gece yürürlüğe soktuk. Bunu da ilan ediyoruz. Eğer böyle bir şeye tenezzül ederlerse, önleme değil, bir dahaki uyguladığımız plan, ASDER’in darbe önleme ve taarruz planı olacak. Hâlâ o aymazlığa devam ederlerse sonlarının çok daha kötü olacağını buradan ilan ediyorum.”
SADAT’ın Uluslararası Çalışmaları
SADAT yetkilileri, çatışma bölgelerine gitmediklerini; Suriye, Libya, Yemen, Somali gibi ülkelerde şu anda var olmadıklarını ifade ediyor. Her bir projede Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’ndan onay aldıklarını belirtiyorlar. “Şu ana kadar onaylanmayan hiçbir projeniz oldu mu?” sorusuna “Onaylanmadığı oluyor haliyle.” yanıtını veriyorlar.
SADAT Tek Şirket Değil
Her ne kadar SADAT tartışmaların odağında olsa da, Türkiye’de askeri alandaki tek şirket SADAT değildir. Örneğin, merkezi Ankara’da bulunan Akademi Sancak da bu şirketler arasında yer almaktadır. Şirket, internet sitesinde kendisini “savunma danışmanlık ve eğitim kurumu” olarak tanımlamaktadır. Eğitim paketleri arasında Özel Harekât Eğitimi, gayrı nizami harp eğitimi de bulunmaktadır. Şirketin sitesinde eğitim verilen ülkelerle ilgili bilgiler paylaşılmaktadır. Örneğin, Türkmenistan’da helikopter pilotlarına eğitim verilmiştir. Şirketin; Suudi Arabistan, Irak, Güney Afrika, Katar gibi ülkelerde üst düzey görüşmelerde bulunduğu bilgisi de yer almaktadır. Ayrıca, şirketin NATO’nun 2014’teki NATO Loyal Lance tatbikatına katıldığı ve İstanbul Teknik Üniversitesi ile işbirliği mutabakatına vardığı belirtilmektedir.
Türkiye’deki Hukuki Düzenlemeler Nasıl?
SADAT ve benzeri şirketlerin Türkiye’de nasıl tanımlanması gerektiği ve hangi hukuki mevzuata tabi oldukları, kamuoyunda tartışılan bir konudur. BBC Türkçe’ye konuşan uluslararası güvenlik ve stratejiler uzmanı Yunus Beyhan, Türkiye’de Batı’daki anlamıyla kapsamlı, büyük özel askeri şirketlerin henüz bulunmadığını belirtmektedir. Beyhan, Türkiye’de özel askeri şirketlerle ilgili yasal düzenleme olmadığını da aktarmaktadır: “Türkiye’de özel askeri şirketleri düzenleyen, denetleyen, lisans veren bir kanunumuz yok. Sadece TCK’nın 306. Maddesi’nde yabancı devlet aleyhine asker toplama suçu üzerinden paralı askerlere atfen bir kanunumuz var, bu da tamamen paralı askerliği yasaklamış durumda.” Beyhan, bu belirsizliğin giderilmesi gerektiği görüşünde ve “Ufak bir ticarette dahi regülasyona, düzenlemelere ihtiyacımız varken özel askeri şirketlerle ilgili regülasyonlara kesinlikle ihtiyacımız olacak.” derken, bu regülasyonların yapılmasının çerçeveyi bilmenizi ve ona göre hareket etmenizi sağlayacağını vurguluyor.
SADAT, özel konumu nedeniyle son yıllarda tartışmalarda öne çıkmış bir şirket olmuştur. Ancak Türkiye’deki askeri alanda faaliyet gösteren özel şirketler konusu, önümüzdeki dönemde epey tartışılacak gibi görünmektedir.