2024-2025 eğitim öğretim yılı için üniversite tercihlerinde son gün geldi çattı. Öğrenciler, tercihlerini yaparken bir yandan da geçim derdini düşünmek zorunda kalıyor. Ekonomik koşullar, birçok gencin üniversite eğitimini yarıda bırakmasına yol açıyor. 2018-2022 yılları arasında Türkiye genelinde 1 milyon 957 bin öğrenci, çeşitli nedenlerden dolayı eğitimine son vererek üniversiteden ayrıldı. Psikolog Gözde Nur Şahin, gençlerin temel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayamadığı için hem eğitimlerinin hem de psikolojilerinin olumsuz etkilendiğini belirtiyor.
Son yıllarda birçok öğrenci, büyükşehirlerdeki üniversiteleri kazansa bile beslenme, barınma ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarına bütçe ayıramadığı için bu okulları tercih listelerine yazamıyor. Şahin, “Ekonomideki bu dalgalanmalar, öğrencilerin ve ailelerinin yoğun bir kaygı ve geleceğe yönelik güvensizlik hissetmesine neden oluyor. Geleceği tahmin etmek zorlaştıkça, yeni kararlar almak da bir o kadar zorlaşıyor ve belirsiz bir atmosfer oluşuyor. Bu belirsizlik, duygusal dalgalanmaları da beraberinde getiriyor ve bireylerin psikolojik rahatsızlıklar yaşamasının kapısını aralıyor. Sadece üniversite tercihlerinde değil, mezun olduklarında yaşayabilecekleri maddi sıkıntıları düşünerek hayal kuramayan ve geleceğe umutla bakamayan gençler var” diyor.
‘Gerekli Harcamalar Bile Suçlu Hissettiriyor’
Öğrencilerin ihtiyaçlarına ulaşamadıklarında yetersizlik, çaresizlik ve hayal kırıklığı gibi duygularla başa çıktıklarını ifade eden Şahin, “Ekonomik koşullar nedeniyle üniversite hayatında temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çeken öğrencilerde, psikologlar olarak en sık karşılaştığımız tablo depresyon, uyku bozukluğu ve kaygı bozuklukları… En küçük ve gerekli harcamalar bile onları suçluluk duygusuna itebiliyor. Depresyonun neden olduğu umutsuz, kaygılı ruh hali, psikolojik ve fiziksel belirtilerle kendini gösterebiliyor. Bu belirtilerin başında uykusuzluk, iştahsızlık, enerji düşüklüğü ve konsantrasyon kaybı geliyor. Depresif durumda olan yeterli beslenemeyen bireyler, enerji düşüklüğüne bağlı olarak çoğunlukla hiçbir şey yapmak istemezken, yapmaları gereken işlerde de odaklanma güçlüğü çekebiliyor. Bir şeylerin düzeleceğine dair umutları kaybolan gençler, zamanla daha saldırgan ve isyankar bir noktaya gelebiliyor. Yaşam kalitesinin düşmesiyle birlikte, geleceğin belirsizliğinin de etkisiyle hayattan doyum alamayan gençler intihar düşüncelerine daha yatkın hale geliyor” şeklinde konuştu.
‘Yalnız Hissediyorlar’
Ekonomik yetersizliklerin sosyal hayat üzerindeki olumsuz etkilerine de değinen Şahin, “Gençler sosyal etkinliklere katılamadıkça kendilerini izole etmek durumunda kalıyor ve bu durum, onları daha da yetersiz, yalnız ve desteksiz hissettiriyor. Gelecek kaygılarıyla hayatını sürdürmeye çalışan bir gençten, sosyal ortamlara rahatça katılmasını ve hayattan keyif almasını beklemek oldukça güç. Bu tür imkansızlıklar yaşayan gençler, finansal zorluk yaşamayan akranlarıyla kendilerini kıyaslayarak özgüvenlerinde ve benlik algılarında zedelenmeler yaşayabiliyor” ifadelerini kullandı.
‘Sağlıklı Nesil İnşasından Uzaklaşıyoruz’
Şahin, son olarak şu uyarılarda bulundu: “Tüm bu imkânsızlıklar ve maddi yetersizliklere baktığımızda, 2024 yılında hâlâ üniversite öğrencilerinin ekonomik sıkıntılar sebebiyle barınma, beslenme ve giyim ihtiyaçlarının karşılanamaması durumunu konuşmak, sağlıklı bir nesil inşa etmekten ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor. Unutmayalım ki şu an bu yetersizlikler ve ruhsal sıkıntılarla mücadele eden gençler, geleceğin ebeveynleri, işverenleri, öğretmenleri ve doktorları olacaklar. Ulu önderimiz Atatürk’ün, ‘Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur’ sözünün önemini umarım toplum olarak hatırlar ve gelecek nesillerin elinden tutarız.”