Bir hayalin peşinde: Duran ailesinin ata topraklarına uzanan yolculuğu
Türkiye’den yola çıkan çift, yaklaşık iki buçuk ay süren rotada 16 bin kilometre yol yaptı. Geçtikleri coğrafyalar arasında Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan vardı. Yolculukları sırasında yalnızca yerler değil, duygular da değişti; aidiyet yeniden tanımlandı.
"GÖÇEBE" OTOBÜSLE BOZKIRA YOLCULUK
Duran çifti, geçen yıl Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlenen 5. Dünya Göçebe Oyunları’na da otobüsleriyle katıldı. "Oralarnereler" adlı sosyal medya hesaplarından bu yolculuklarını belgeleyen çift, Azerbaycan sınırındaki 5 yıldır sivil geçişe kapalı kapının açılmasını, Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Dünya Etnospor Birliği'nin desteğiyle mümkün kıldı.
Yolculuk boyunca Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Muhammed Enes Yıldırım da onlara eşlik ederek bu özel anları belgeledi.
"NEŞER ERTAŞ DİNLEYEREK SESSİZLİĞE YOLCULUK"
Burak Duran, bu yolculuğun bir hayalin gerçeğe dönüşmesi olduğunu söyledi. Kazakistan’daki bozkırları “çöl” olarak adlandıranlara karşılık, kendisinin bu coğrafyayı “bozkır” olarak hissettiğini belirtti:
Neşet Ertaş’ın türküleri eşliğinde saatlerce süren sessizliklerde derin düşüncelere daldık. O uçsuz bucaksız bozkırda, yol boyunca sık sık mezarlıklara rastlamak, insana doğumu da ölümü de düşündürüyor.
Yolculuk boyunca korku duymadıklarını vurgulayan Duran, asıl mücadelenin içsel olduğunu ifade etti:
"Bizim atalarımız at sırtında nerelere gitmiş. Biz tekerlek üzerinde gidiyoruz, çok mu? Asıl korkumuzu karavana taşınarak yendik."
"BU SADECE BİR GEZİ DEĞİL, KİMLİK ARAYIŞIYDI"
İdil Duran için bu yolculuk, kendi köklerine yapılan manevi bir dönüş anlamı taşıyordu. Annesinin ailesi 1954’te Kırgızistan’dan Türkiye’ye göç etmişti; babası ise Tatar kökenliydi.
“Bu bir tatil değil, bir kimlik yolculuğuydu” diyen Duran, farklı ülkelerde yaşasak da Türklerin özde bir olduğunu vurguladı.
Kazakistan’da karşılandıkları sıcak ilgiye ise hayran kaldıklarını anlattı:
Geçtiğimiz her şehirde üzerimize şekerler atıldı. Deve sütü, kımız, at eti ikram edildi. Dombra çalarken teyzelerin neşesi görülmeye değerdi. Yol kenarında bile kutlandık. Sayısını hatırlamıyoruz bile.
Karavanlarının Kazakistan’da arızalanması sırasında, sadece Türk oldukları için yardım gördüklerini belirten İdil Duran, bu anın kendileri için sembolik bir anlam taşıdığını söyledi:
Bize yardım edenler ne bizdik ne projemizi biliyordu. Sadece Türk olduğumuz için yardım ettiler. O an anladık ki bu yolculuk sadece bizim değil, bizi izleyen herkesin ve bütün Türk dünyasınındı.
TÜRBESİNDEN DAĞ ZİRVESİNE: DUYGU DOLU ANLAR
Burak Duran, Türkistan’daki Hoca Ahmet Yesevi Türbesi’ni ilk kez ziyaret ettiklerinde derinden etkilendiklerini anlattı. Özellikle Yesevi'nin inzivaya çekildiği isli, bir buçuk metrekarelik alanın, mistik bir deneyim yaşattığını dile getirdi.
Yolculuk, sadece geçmişe değil, yüksek zirvelere de uzandı. Tanrı Dağları’nın eteklerinde, 4 bin metre rakıma kadar atlarla tırmanan çift, burada geleneksel bir “boz üy” (keçe çadır) kurup yöresel yemekler pişirdi.
İdil Duran’ın büyük dedesi, Kırgızistan’da halk arasında tanınan bir kahramandı. Amaçları onun köyünü görmekti. Ancak devlet, karavanı dağ yollarına sokmalarına izin vermedi. Çift ise hayalinden vazgeçmeyerek bir taksiyle 860 kilometre yol yaptı.
“Uçurum kenarlarında virajlı yolları geçerek o köye ulaştık. Akrabalarla sarıldık, ağlaştık. O an, sosyal medyada bizi izleyen herkesle ortak bir duygudaştık. ‘Biz gidemedik, siz bizim için gittiniz’ diyenler oldu. Binlerce mesaj aldık” dedi İdil Duran.
Duran çiftinin yolculuğu bir karavandan fazlasıydı. Bu, kültürün, aidiyetin, kökün ve kardeşliğin izinde bir hatırlama ve hatırlatma yolculuğuydu.
kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz.