İnsan doğası gereği tek eşli mi? Evrimsel tablo yeniden şekillendi

İnsanların ne ölçüde tek eşli olduğu sorusu, uzun süredir biyoloji ve antropoloji disiplinlerinin tartışma alanında yer alıyor. Cambridge Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden evrimsel antropolog Mark Dyble’ın yürüttüğü yeni araştırma, bu soruya genetik veriler üzerinden yanıt arıyor. Çalışma, insanları 35 farklı memeli türüyle karşılaştırarak tek eşliliğin biyolojik sınırlarını ortaya koyuyor.

İNSAN TEK EŞLİLİĞİ MEMELİLER ARASINDA NEREYE DÜŞÜYOR?

Cambridge Üniversitesi tarafından yayımlanan ve Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences dergisinde yer alan araştırma, insanları üreme sadakati açısından 35 memeli türü arasında yedinci sıraya yerleştiriyor. Bulgular, insanların mutlak anlamda tek eşli olmadığını, ancak çoğu memeliye kıyasla daha istikrarlı eş ilişkileri kurduğunu gösteriyor.

Araştırmanın yazarı Mark Dyble, memelilerin büyük bölümünün oldukça “özgür” çiftleşme stratejileri benimsediğine dikkat çekiyor. Dyble’a göre insanları ayırt edici kılan unsur, birden fazla yetişkinin ve üreyen bireyin yer aldığı güçlü sosyal gruplar içinde yaşamaları.

TEK EŞLİLİK NASIL ÖLÇÜLDÜ?

Araştırma, klasik evlilik normları ya da kültürel kabuller yerine biyolojik bir ölçüt kullanıyor: tam kardeş ve yarı kardeş oranları. Dyble, bir toplumda doğan çocuklar arasındaki genetik akrabalık düzeyinin, o toplumun üreme sistemine dair doğrudan veri sunduğunu vurguluyor.

Mantık basit: Eğer ebeveynler tamamen tek eşliyse, kardeşlerin tamamı anne ve babayı paylaşan “tam kardeş” oluyor. Tek eşlilik azaldıkça, farklı ebeveynlerden gelen yarı kardeşlerin oranı artıyor. Ancak bilgisayar simülasyonları, küçük sapmaların bile yarı kardeş oranında büyük artışlara yol açabildiğini gösteriyor.

ANTİK TOPLUMLAR VE DNA VERİLERİ NE SÖYLÜYOR?

Araştırma yalnızca modern toplumlara dayanmıyor. Dyble, Bronz Çağı Avrupa’sından Neolitik Anadolu’ya, Tanzanya’daki Hadza topluluğundan Endonezya’daki Toraja halkına kadar 103 farklı tarihsel ve etnografik toplumu kapsayan DNA verilerini inceledi.

Bu toplulukların yalnızca dördünde tüm kardeşlerin yüzde 100 oranında aynı anne ve babayı paylaştığı görüldü. Erken Neolitik Britanya’da ise bu oran yüzde 25 civarında kaldı. Genel tabloya bakıldığında insan topluluklarında tek eşlilik oranı yüzde 65 ile 100 arasında değişiyor; ortalama ise yaklaşık yüzde 88 olarak hesaplanıyor.

İNSANLAR NEDEN YİNE DE “MONOGAM” SAYILIYOR?

Bu oran, ilk bakışta yüksek görünmeyebilir. Ancak karşılaştırma diğer memelilerle yapıldığında tablo netleşiyor. Tek eşli olmayan türler arasında en yüksek tam kardeş oranına sahip kara gergedanlarında bu oran yalnızca yüzde 22. Şempanzelerde yüzde 4, gorillerde yüzde 6 düzeyinde kalıyor.

Dyble, bu verilerin insanları açık biçimde “sosyal olarak tek eşli memeliler” grubuna yerleştirdiğini ifade ediyor. İnsanlar, Afrika yaban köpekleri ve Avrasya kunduzlarının gerisinde, mirketlerin ise önünde konumlanıyor.

EVRİMSEL AÇIKLAMA: YATIRIM VE KORUNMA

Bristol Üniversitesi’nden evrimsel antropolog Kit Opie’ye göre insan tek eşliliği, yavru korunmasıyla doğrudan ilişkili. Büyük beyinli primat türlerinde yavru öldürme riskinin yüksek olduğuna dikkat çeken Opie, insanlarda tek bir erkeğin yavruya yatırım yapmasının ve koruma sağlamasının evrimsel avantaj sunduğunu belirtiyor.

Şempanze ve bonobolarda ise dişilerin çok eşliliği tercih ederek babalığı belirsizleştirdiği, bunun da farklı bir hayatta kalma stratejisi olduğu ifade ediliyor.

KÜLTÜR VE BİYOLOJİ ARASINDAKİ FARK

Dyble, çalışmanın cinsel davranıştan ziyade “üreme tek eşliliğini” ölçtüğünü özellikle vurguluyor. Doğum kontrol yöntemleri ve kültürel normlar, insanlarda cinsellik ile üremeyi büyük ölçüde ayırıyor. Bu nedenle araştırma, insan ilişkilerinin tamamını değil, biyolojik sonuçlarını ele alıyor.




kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik



Benzer Videolar