DOLAR 32,3400 % -0.07
EURO 34,8790 % 0.06
STERLIN 40,6534 % 0.01
FRANG 35,7427 % 0.57
ALTIN 2.393,53 % -0,14
BITCOIN 63.830,11 1.3

Vakanüvis yazdı! Atatürk’ün Ardahan’daki dağa yansıyan silüeti

Vakanüvis, Ardahan’ın Damal ilçesindeki dağa yansıyan Atatürk silüetinin, havanın bulutlu olması nedeniyle izlenemediğini kaleme aldı.

Yayınlanma Tarihi : Google News
Vakanüvis yazdı! Atatürk’ün Ardahan’daki dağa yansıyan silüeti

Özel İçerik

Silüetler, masklar, heykeller

Vakanüvis

Güneşin Karadağ sırtlarına yansımasıyla oluşan şekillerin “Atatürk’ün silüeti” olarak kabul edildiği Ardahan’ın Damal ilçesi Ata mahallesinde havanın bulutlu olması nedeniyle bu yıl silüet görülemedi. Yurt içi ve dışından Atatürk’ün dağa yansıyan silüetini izlemek için gelenler bu yıl hayal kırıklığı yaşadı.

İlk kez 1954 yılında fark edilmişti

Ardahan Üniversitesi’nin web sayfasındaki “Ardahan Hakkında” bölümünde anlatılanlara göre, Damal Dağlarına düşen siluetin ilk olarak 1952 yılında Damal’a bağlı Yukarı Gündeş köyünden Adıgüzel Kırmızıgül isimli çobanlık yapan bir vatandaş tarafından görülmüştü. Daha sonra, 1976 yılında da fotoğrafçı Erdoğan Kumru ise siluetin fotoğraflarını çekmişti. Kumru, çektiği fotoğrafları negatifleriyle birlikte Genelkurmay Başkanlığı’na göndermiş, Genelkurmay Başkanlığı da bu fotoğrafları bir sergi halinde Antıkabir’de ziyarete açmıştı. Damal Dağlarındaki “Atatürk silüeti”yle ilgili her yıl şenlikler de düzenlenmekte.

Üç yöreden daha silüet iddiası

Ardahan’daki silüetin her yıl gündem olması, başka bölgelerde de silüet iddialarının konuşulmasına yol açmıştı. Bu çerçevede, Balıkesir’deki bir tepenin de Mustafa Kemal Atatürk’ün silüetini andırdığı bir süredir gündeme gelmekte. Silüet, Balıkesir’in iki ilçesi Gömeç ve Ayvalık arasında çekişmeye de neden oluyor. Aslında Gömeç sınırları içerisinde olan ancak Kocadağ’ın Ayvalık’a daha yakın olması nedeniyle sözkonusu kayalık “Ayvalık Atatürk Silüeti” olarak biliniyor. Gömeç’teki siluetin 1980’lerin ikinci yarısından itibaren fark edildiği anlatılıyor. Ayrıca Giresun’un Dereli ilçesindeki Kulakkaya Yaylası ile Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki Toros Dağlarının bir yamacında da kimi yer şekilleri ile bunların gölgelerinin “Atatürk silüeti”ne benzediği yerel çevrelerce zaman zaman ileri sürülüyor.

İzmir’deki devasa heykel

Mustafa Kemal Atatürk’ün devasa bir maskı halinde inşa edilen Buca’daki “İzmir Atatürk Maskı” ise coğrafî bir alana silüet oluşturulması özelliğiyle dünyada da örneği nadir görülen çalışmalardan. Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzünün beton kabartması olan heykelin yapımına 2006 yılında başlanmış, 2009 yılında da tamamlanmıştı. Heykel, 2009 yılı rakamlarıyla 4 milyon 200 bin liralık bir maliyetle bitirilmişti. Buca Belediyesi tarafından yaptırılan heykel, 42 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin en yüksek heykeli olup, dünyada ise kabartma heykeller arasında 10’uncu sırada bulunuyor.

İzmir’deki heykel, muhtemelen ABD Rushmore Dağı Anıtı’ndan esinlendi. Güney Dakota eyaletinde, Rushmore Dağı’nın Black Hills (Siyah Tepeler) denilen kayalıklarında bulunan anıtta ABD’nin dört başkanı; George Washington, Thomas Jefferson, Theodore Roosevelt ve Abraham Lincoln’ün maskları bulunuyor. Heykellerin her birinin yüksekliği 20 metre civarında olup, çok uzaktan görülebiliyor.

Silüet oluşturan diğer heykeller

Büyüklüğüyle bulunduğu coğrafi alanın şeklini değiştiren heykellerden diğer ikisinden biri ise Artvin’de, diğeri de Ankara’da bulunuyor. Artvin’de, Ata Tepe adı verilen yerde inşa edilen heykel 22 metre yüksekliğinde, 60 ton ağırlığında. Ankara Polatlı’daki Mehmetçik Anıtı ise kaidesiyle birlikte toplam 32 metrelik yüksekliğinde. Heykel, Sakarya Meydan Muharebesi’ni sembolize ediyor.

Antik çağlardan gelen bir heykel tekniği

İnsan heykellerini devasa boyutlarda yapma tekniği, antik çağlarda başlamış bir uygulama. Bu yöntem, ilahiyatın alanından sanatın alanına geçmiş. “Animizm” ve “Antropomorfizm” inançlarının etkisindeki antik çağ insanları, tapınma mekânlarını büyük boyutlu objelerle inşa etmekteydi. Bu amaçla büyük ölçekli tapınaklar, anıt mezarlar ve heykeller yapmaktaydılar. Bu inanışa göre tabiatın hemen her fenomeninin bir ruhu bulunmaktaydı. Yine bu inanç yaklaşımlarına göre, “insan biçimcilik”le insanî nitelikler tabiattaki dağ, nehir, bulut vb.’ne atfedilmekteydi. Ortaçağda Avrupa’sındaki birçok sanatçı da yaşadıkları ülkede, insan suretini andıran kimi coğrafî mekânları tablolaştırmıştı. Bu tablolar bugünün medyasının gördüğü işlevi yerine getiriyor, kopyalarıyla birlikte ülkenin çeşitli yerlerinde halkın göreceği yerlere ulaştırılıyordu. Aynı akımın etkisiyle kimi mimarî yapıları insan suretinde çizen ressamlar da görülmekteydi.

kaynak