İl milli eğitim müdüründen ‘Müslümanlık’ çıkışı
Ankara Çankaya’daki Kocatepe Mimar Kemal Anadolu Lisesi'ndeki öğrencilerin, Fizik Öğretmeni M.C. (61) ile alay ettiği görüntüler sosyal medyada paylaşılmıştı.
Okul yönetimi, tepki çeken görüntülerle ilgili disiplin süreci başlattı. Olaydan bir süre sonra öğretmenin ders sırasında kürsüde dengesini kaybedip yere düşerek kolunu kırdığı da öğrenildi.
Öğretmen sonrasında öğrencilerden şikayetçi olmadığını açıkladı.
Olayın ardından Ankara İl Milli Eğitim Müdürünün okulu ziyaret ettiği ancak öğretmenler odasına uğramadığı ortaya çıktı. İl milli eğitim müdürünün öğrencileri ziyaret ettiği ve onlara karşı yaptığı konuşmada “Hepiniz Müslümansınız” ifadelerini kullandığı ileri sürüldü.
İl milli eğitim müdürünün kullandığı iddia edilen sözlere ilişkin konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Bu, çözüm üretmek değil; vaaz vermektir. Oysa şiddet vaazla değil; hukukla, bilimle, denetimle ve kamusal sorumlulukla önlenir. Ahlak vurgusuyla sürdürülmek istenen bu yönetim anlayışı altında çürüme, yozlaşma ve şiddet artmış ve kurumsallaşmıştır. Bu tablo, sorunun kaynağının ahlak değil; gerçek sorunları görmezden gelip ahlak söylemiyle örtme çabası, kendi ahlak anlayışını topluma dayatma ısrarı ve hukuku askıya alan, toplumu kutuplaştıran bilinçli bir yönetim anlayışı olduğunu açıkça göstermektedir” dedi.
‘SORUN İNANÇ DEĞİL, SİYASİ TERCİHLER’
Sorunun çocukların inancından değil; çocukları güvencesizliğe, öğretmenleri sahipsizliğe, okulları denetimsizliğe terk eden siyasi tercihlerden kaynaklandığına dikkat çeken Özbay, “İnsanların inancını rahat bırakın. Topluma ahlak dersi vermeyi bırakın. Kendinizi‘iyi örnek’,‘rol model’ olarak sunma hastalığından vazgeçin; değilsiniz. Çünkü bugün bu tablonun doğrudan sorumlususunuz. Üstelik şiddeti doğuran iklimi sorgulamak yerine öğrencileri öğretmenler hakkında konuşturmak, soruşturma değil; açık bir baskı, açık bir fişleme ve açık bir sindirme girişimidir. Bu tutum şiddeti bitirmez; şiddeti kurumsal olarak meşrulaştırır. Bugün gelinen noktada şunu açıkça görmek gerekir: Okullarda yaşanan şiddet münferit değildir. Bu tablo, yıllardır eğitim sistemini bilinçli biçimde çökerten, okulu bilimsel temellerinden koparan siyasal tercihlerin doğrudan sonucudur. Bugün okullar MESEM’lerle, mobbing ile, şiddetle anılıyorsa bunun nedeni açıktır: Milli Eğitim Bakanlığı asli görevini terk etmiş, çocukları ve öğretmenleri korumayı bırakmış, eğitimi piyasaya ve tarikat ağlarına teslim etmiştir. Çocuklarda şiddet dili ve akran zorbalığı yaygınlaşıyorsa bunun nedeni de budur. Toplumda ve siyasette üretilen ötekileştirici, dışlayıcı ve saldırgan dil, doğrudan çocuklara yansımaktadır. Çünkü çocuklar güvende değildir. Çünkü ülkede güven yoktur” diye konuştu.
‘AÇLIK ÇOCUKLARI KUŞATTI’
Yoksulluğun, açlığın ve eşitsizliğin çocukları kuşattığını belirten Özbay, “Türkiye’de kimi öğrenciler okula aç giderken, kimileri MESEM adı altında ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaktadır. Okullar, olması gereken güvenli ve koruyucu ortamlar olmaktan çıkmış; kalabalık sınıflar, tükenmiş öğretmenler ve yetersiz rehberlik hizmetleri nedeniyle stres ve gerilim alanlarına dönüşmüştür. Ülkede siyasetin dili sürekli şiddet üretmektedir. Topluma, muhalife ve farklı olana parmak sallayan, öfkeyi meşrulaştıran siyasal üslup çocuklara rol model olmaktadır. Tarikatlara devredilen yurtlar, cemaat bağlantılı projeler, “itaatkâr nesil” hedefleri; çocukların eleştirel düşünmesini değil, itaat ve öfke dengesizliğini büyütmektedir. Şiddet dili çocukların değil, ülkeyi yönetenlerin eseridir” değerlendirmesinde bulundu.
‘SESSİZLİK SALDIRGANLIĞI BESLEMEKTEDİR’
“Okullar neden MESEM’lerle ve şiddetle anılıyor?” sorusunu yönelten Özbay, “Çünkü MEB okulları eğitim kurumu olmaktan çıkarmış; çocukları piyasa için ucuz iş gücü haline getiren bir ‘atölye düzenini’ eğitim diye topluma sunmuştur. MESEM’lerde çocuklar çalışırken yaşamını yitirmektedir. 15-16 yaşında iş cinayetlerinde kaybettiğimiz çocuklarımız vardır. Buna rağmen bu uygulama tüm itirazlara karşın genişletilmektedir. Amaç eğitim değil, ucuz iş gücüdür. Öğretmenliği itibarsızlaştıran politikalar da okullardaki şiddetin temel nedenlerinden biridir. Öğretmen yıllardır yoksullaştırılmış, yalnızlaştırılmış ve değersizleştirilmiştir. Öğretmene yönelen şiddet karşısında bakanlığın dili ise ‘olay araştırılıyor’ demekten öteye geçmemektedir. Öğretmeni koruyacak yasal düzenlemeler yapılmamakta, bu sessizlik saldırganlığı da beslemektedir. Oysa MEB’in görevi; çocuğu korumak, öğretmeni güçlendirmek, okulu güvenli ve bilimsel bir mekân haline getirmektir. Bugün yapılan ise bunun tam tersidir” ifadelerini kullandı.
‘ÜLKENİN İÇİNE İTİLDİĞİ KARANLIĞIN SONUCU’
Özbay, Eğitim-İş olarak çözüm önerilerini şu ifadelerle açıkladı: “MESEM uygulaması derhal durdurulmalı, çocuk emeğini sömüren sistem tasfiye edilmelidir. Her okulda en az bir tam zamanlı psikolojik danışman görevlendirilmelidir. Sınıf mevcutları düşürülmeli, öğretmen açığı kapatılmalı, ücretli öğretmenlik kaldırılmalıdır. Öğretmene şiddeti özel suç sayan yasal düzenleme derhal çıkarılmalıdır. Katılımcı okul yönetimi modeli hayata geçirilmelidir.Bilimsel ve laik eğitimi aşındıran tüm tarikat ve cemaat protokolleri iptal edilmelidir.MEB, Anayasa’nın 5. ve 42. maddeleri gereği eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini yerine getirmelidir.”
Özbay son olarak, “Bugün çocuklarımızın şiddet diliyle konuşuyor olması, ülkenin içine itildiği karanlığın sonucudur. Okulların şiddetle anılmasının sorumlusu öğretmenler değil, eğitimi yıllardır siyasal bir proje alanına çevirenlerdir. Eğitim-İş olarak öğretmenin onurunu, öğrencinin geleceğini, okulun güvenliğini savunmaya devam edeceğiz. Bilimsel, laik ve kamusal eğitimi yeniden kurana kadar mücadeleden bir adım geri atmayacağız” dedi.
kaydırmaya devam ederek gündemden son dakika ve magazin haberlerine havadiskolik.com üzerinden anında erişebilirsiniz ve bizi twitter hesabımızdan takip etmeyi unutmayın ! https://x.com/havadiskolik