DOLAR 36,4479 % 0.01
EURO 38,3706 % 0.51
STERLIN 46,2521 % 0.4
FRANG 40,6830 % 0.13
ALTIN 3.443,10 % 0,14
BITCOIN 95.116,29 -1.373

Marmara Denizi’nin Oksijen Seviyesi ve Ekosistem Tehditleri

Marmara Denizi’nin oksijen seviyesi, ekosistem dengesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu içerikte, denizin mevcut durumu ve karşılaştığı tehditler detaylı bir şekilde ele alınmakta, sürdürülebilir çözümler önerilmektedir.

Yayınlanma Tarihi : Google News
Marmara Denizi’nin Oksijen Seviyesi ve Ekosistem Tehditleri

Marmara Denizi’nin Oksijen Seviyesi ve Ekosistem Sorunları

Marmara Denizi'nin Oksijen Seviyesi ve Ekosistem Sorunları

Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, Marmara Denizi’nin durumu hakkında önemli uyarılarda bulundu. İlk 30 metresi hariç ciddi oksijen azlığı tespit edilen deniz, adeta koma halinde. Sıcaklık, oksijensizleşme ve kirlilik, birbirini besleyen bir kısır döngü oluşturuyor. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, “Bilim 2” gemisi ile 8 bilim insanının katılımıyla gerçekleştirdiği 2024 Marmara Denizi seferlerinin ilk bölümünü geçtiğimiz günlerde tamamladı.

Bu seferde, ısınma, kirlilik, oksijen değerleri ve akıntı yönleri gibi birçok parametre incelendi. Sefer sonrası gemide gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yücel, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte yürüttükleri Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) projesi kapsamında, müsilaj krizinden bu yana artan sıklıkla deniz seferleri düzenlediklerini belirtti. Bu çalışmalarla, Marmara Denizi’nin oşinografik durumunu sürekli olarak takip ettiklerini ifade etti.

Yücel, son seferde özellikle Doğu Marmara’ya odaklandıklarını vurguladı ve şu değerlendirmelerde bulundu: “İlk bulgularımızda oksijen seviyesi oldukça endişe verici. Marmara Denizi, ilk 30 metre dışında ciddi bir oksijen azlığı yaşıyor ve bu durum, deniz ekosistemi için büyük bir tehdit oluşturuyor.” Oksijen seviyeleri, ‘hipoksi eşiği’ olarak adlandırılan, balıkların giremeyeceği kadar düşük seviyelere düşmüş durumda. 150-200 metre derinliklere inildiğinde ise oksijen miktarı, ölçmekte zorlandığımız kadar azalmış durumda.

Daha önce, özellikle Doğu Marmara’da 600 ila 800 metre derinlikteki Akdeniz suyunun Marmara’ya bir nebze oksijen sağladığını ifade eden Yücel, son seferde buna rastlamadıklarını ve denizlerin ısınmasının bu duruma neden olmuş olabileceğini belirtti. Yücel, Marmara Denizi’nin son yıllarda aşırı ısındığını ve bu durumun yaz aylarında alg patlamalarına neden olduğunu kaydetti. “Geçen yıl Eylül ayında ölçtüğümüz yaz sonu değerlerine bu yıl çok daha erken ulaştık.” diyerek, deniz suyu sıcaklıklarının bu yıl rekor seviyelere ulaştığını sözlerine ekledi.

Marmara Denizi’nde deniz suyu sıcaklıklarının 26 dereceye kadar çıktığını ve bunun son 40 yılın ortalaması olan 24-25 dereceyi aştığını belirten Yücel, sıcaklıktaki artışın daha az oksijenin çözülmesine ve kirliliğin artmasına yol açtığını ifade etti. Bu bağlamda, sıcaklık, oksijensizleşme ve kirliliğin birbirini besleyen bir kısır döngü oluşturduğunu vurguladı.

Yücel, kirliliğin boyutunu şu şekilde açıkladı: “Son yıllarda yoğun veri toplama faaliyetlerimiz sayesinde, Marmara Denizi’nde azot ve fosfor kirliliğinin artmaya devam ettiğini ve bu kirliliğin birikiminin sürdüğünü gözlemliyoruz. Trendlerde azalma değil, aksine bir artış gözlemliyoruz.” Marmara Denizi, biyolojik üretim açısından oldukça verimli bir duruma sahip. Üretim değerleri Karadeniz’in 3-4 katı kadar yüksek. Ancak bu yüksek biyolojik üretim, deniz ekosisteminin dengesinin bozulmasına yol açıyor.

Marmara için Yeni Tehdit: Hidrojen Sülfür

Doğu Marmara’da 200 metreden sonra nitrat seviyelerinin düştüğüne dikkat çeken Yücel, oksijen azaldıkça nitratın da azalmasıyla birlikte, termodinamik teoriye göre oksijen ve nitrat tükendiğinde mikrobiyal yaşamın sülfat soluyarak hidrojen sülfür gazı üreteceğini belirtti. MARMOD projesi sayesinde, böyle bir eğilimin Doğu Marmara’da tespit edildiğini vurgulayan Yücel, bu durumun ciddi bir felakete yol açabileceği konusunda uyarılarda bulundu.

“Bu, besin sisteminin ve besin ağının çökmesi anlamına geliyor. Hidrojen sülfürlü sular dipte birikmeye başladığında, yavaş yavaş ekosistemde kötüleşmelere neden olacak. Önlem alınmadığı takdirde, bu su yukarı doğru çıkacak ve kötü kokular yayarak halk sağlığını tehdit edecek.” diyerek, hidrojen sülfürün oluşumunun önlenmesi gerektiğini vurguladı.

Yücel, Marmara Denizi’ndeki azot ve fosfor yükünün önemli bir kısmının tarımsal girdiler ve şehirlerin arıtılmamış, az arıtılmış veya yetersiz arıtılmış atık sularından kaynaklandığını belirtti. “Bu iki sorunun acilen ele alınması gerekiyor.” diyerek, Marmara’nın geleceği için harekete geçilmesi gerektiğini dile getirdi.