DOLAR 32,5600 % 0.24
EURO 34,7851 % 0.02
STERLIN 40,5409 % -0.19
FRANG 35,7240 % 0.3
ALTIN 2.491,07 % 0,26
BITCOIN 2.048.272 1.446
Editör Havadis TÜM YAZILARI

Kısacık Ömrüne Sığdırdığı Ölümsüz Eserleri Ve Tutkulu Aşkıyla: Amedeo Modigliani

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kısacık Ömrüne Sığdırdığı Ölümsüz Eserleri Ve Tutkulu Aşkıyla: Amedeo Modigliani

Şöhretin gölgesinde yaşayan fütursuz bir kişilik, umursamaz tavırlarıyla hayata meydan okuyan ama bir o kadar da trajik, hüzünlü, anlaşılmaya muhtaç bir yaşam öyküsü onunki… Her açıdan savruk bir psikolojiye sahip…. Mücadele ettiği hastalıklar, aşk hayatı, hızlı yaşamı ile icra ettiği sanatı uçlarda yaşayan bir ressam; Amedeo Modigliani… Cemal Süreya’nın ve pek çok şairin şiirlerinde yer verdiği, uzun boyunlu ve gözleri olmayan kadın figürleriyle sanat dünyasına imzasını bırakan ölümsüz sanatçı Modigliani’yi yakından tanıyalım.

Amedeo Clemente Modigliani, 35 yıllık ömrüne sığdırdığı eserleri, aşkları ve sancıyan ruhuyla anlaşılmayı bekleyen bir tablo gibi karşımızda duruyor. Şöhreti, parayı elinin tersiyle iten ressam, kendini de dünyadan geri çektiği sözleri şöyle aktarıyor: “Samimi olarak söylüyorum, hayatım umurumda bile değil!”

Ve mücadele ettiği ağır hastalıklarla son bulan yaşamının tam da bu söze karşılık geldiğini görüyoruz. Kimilerine göre deli, bohem, melankolik, uyumsuz olarak adlandırılan kişiliği ve yaşam tarzında en çok öne çıkan özelliği; duygularındaki derinlik… Eserlerinde sıklıkla gördüğümüz duygu yoğunluğunu, büyük aşkı Jeanne’nin sorusuna verdiği meşhur cevapla anlamak mümkün: ‘Ruhunu görebildiğimde gözlerini de çizeceğim’

SANAT EĞİTİMİ

Trajik olarak anılan hayat hikayesiyle ve bıraktığı ölümsüz eserleriyle adından söz ettiren sıra dışı ressam Amedeo Modigliani’yi yakından tanıyalım.

1884 yılında İtalya’nın Livorno kentinde, Yahudi bir ailenin dördüncü çocuğu  olarak dünyaya gelen Modigliani, babasının iflası nedeniyle okulu yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Yoksul bir çocukluk geçiren Modigliani, annesinin teşvikiyle sanat okuluna gönderilmiş ve burada kendini geliştirmiştir.

Laverno’da bulunan Guglielmo Micheli’nin sanat okulunda eğitim almaya başlayan ressam, 1898’den 1900’e kadar burada çalışmıştır. Micheli’nin atölyesinde daha çok izlenimcilere yakın, renge ve manzaraya ağırlık veren bir üslup geliştirmiştir.

Ailesi her ne kadar yoksulluk çekse de, Modigliani’nin eğitimini her zaman desteklemiş ve bu sayede Floransa Güzel Sanatlar Okulu’na kaydolmuştur.

HAYATINI ALT ÜST EDEN ALIŞKANLIKLARI

Floransa’nın ardından 1903 yılında, Venedik’e taşınarak burada Güzel Sanatlar Akademisi’ne başlayan Modigliani, yaşamını alt üst edecek zararlı alışkanlara başlamıştır.

Venedik’e taşındıktan sonra burada haşhaş kullanmaya başlamış ve ömrünün geri kalan kısmında da uyuşturucu ve alkole olan bağımlılığı sürmüştür. 11 yaşında akciğer hastalıklarıyla cebelleşen ve Tüberküloz nedeniyle okulunu yarıda bırakmak durumunda kalan ressam, ilerleyen yaşlarında zararlı alışkanlıklarında aşırıya giderek zayıf olan bünyesini daha da tarumar etmiştir.

PARİS VE PİCASSO

1906’da başlayan Paris yolculuğu, hayatının dönüm noktası olarak adlandırılabilir. Paris’e yerleştikten sonra oluşan ressam çevresinde Pablo Picasso da bulunuyordu. Picasso’nun baş düşmanı olarak anılsa da, aralarındaki rekabet ilişkisi tatlı sert atışmalarla kurulan bir dostluktu aslında… Bohemlerin yaşadığı Le Betau-Lavoir’e yerleşen Modigliani, Picasso ile aynı sokakta komşuydu.

ÇALIŞMALARI

Burada küçük bir stüdyo kiralayarak, çizimlere başlamıştı. Aynı zamanda dersler de veriyordu. Sadece resim değil heykel de çalışıyordu. Genel olarak kadın formu üzerinde çalışmalar yapan Modigliani, Afrika heykel sanatından öğrendiklerini eserlerine yansıtmıştır. Ancak nü resimler üzerine fazla ağırlık verdiği için sergilerde sürekli başı polisle derde giriyordu. Resimlerinde çalıştığı nü resimleri diğer sanatçılara nazaran daha cüretkar resmediyor, çıplaklığı olduğu gibi sergiliyordu.

Bohem hayatı benimsemesine karşılık, fakirliğini saklamaya yönelik İtalyan kıyafetleri giyiyor, alkol ve uyuşturucu partileri veriyordu. Resimlerini satabilmek gibi bir gayesi yoktu; savrukluğu ve aşırılıkları iyiden iyiye onu yaşamından alıkoyuyordu.

HEYKEL DÖNEMİ

Heykeltıraş Constantin Brancusi ile tanışmasının ardından bir süre resim yapmaya ara veren Modigliani, heykel çalışmaya başladı. Çalışmalarında uzatılmış yatay formlar ve oval yüzlerin görüldüğü heykeller dikkat çekerken bu tarzı resimlerine de yansıttı. 1912 yılında Salon d’Automne’da yaptığı heykelleri sergileyen Modigliani, sağlık sorunları ve maddi yetersizlikler nedeniyle, 1914’te resme tekrar geri dönmüştür.

SON AŞKI JEANNE HEBUTERNE

Akademide ders vermeye başladığı yıllarda, önce öğrencisi daha sonra eşi olan Jeanne Hébuterne ile tanışır. Modigliani’nin hayatında dönüm noktası olan bu tutkulu ilişki Jeanne’nin koyu bir Katolik olan ailesi tarafından kabul görmese de artık onları ayıramayacak duruma getirmiştir.

Burjuva ailesinin kızı olan Hébuterne, babasının üzerindeki baskısına rağmen ilişkisine dolu dizgin devam etmiştir. Jeanne, Modigliani’ye ilham olmuş, sanat hayatında daha verimli bir dönem geçirmesini sağlamıştır. Sevgilisi Jeanne’nin portrelerini sıklıkla resmeden Modigliani, portrelerin birçoğunda gözlerini çizmez. Ve bunu da şu sözleriyle açıklar: ‘ruhunu gördüğümde gözlerini de çizeceğim’

Eserlerinde ince ve uzun boyunlu kadınlar çizmesiyle bilinen ressam, gözleri ruhun aynası olarak görmektedir. Çizdiği pek çok portrede, kadınlara boş bakışlar verdiği görülmektedir.

TRAJİK BİR SON

Ve birbirine tutkuyla bağlı olan çiftin bir de çocuğu olmuştur. Ancak maddi sıkıntılar nedeniyle Jeanne, bebeğine bakamamış, annesine bırakmıştır. Öte yandan Modigliani’nin ilerleyen akciğer rahatsızlığı ve buna rağmen devam eden alkol bağımlılığı kaçınılmaz sonu beraberinde getirmiştir. Akciğerleri bitmiş durumda olan Modigliani, bir yandan da parasızlık çekerken, Jeanne çareyi Picasso’dan yardım istemekte bulmuştur. Ancak tüberküloz geçiren ressamın zayıf düşen bedeni daha fazla dayanamamış, 1920’de hayata gözlerini yummuştur.

Jeanne Hébuterne ise, büyük aşkının acısına dayanamamış, Modigliani’nin vefatından 2 gün sonra beşinci kattan kendini atarak intihar etmiştir. Karnındaki çocuğa rağmen ona kavuşmak ümidiyle hayatına son vermiştir. Öte yandan Hébuterne ailesinin öfkesi hala dinmemiş Jeanne ve Modigliani 1930 yılına kadar ayrı mezarlıklarda yatmışlardır.

Geride ise, 14 aylık bir kız çocuğu kalmıştır. O kız çocuğu, Modi’nin ablası tarafından büyütülmüş ve geleceğin ressamı olmuştur. Kızları Jeanne Modigliani, 1958 yılında Modigliani:Man and Myth’ adında babasını anlatan bir kitap yazmıştır.

Öyle ki, insanın boğazını düğümleyen bu ölümsüz aşk, Cemal Süreya’nın “Aslan Heykelleri” şiirine de konu olmuştur.

Şairin kaleminden dökülen dizelerle yazımızı tamamlıyoruz.

“Yeni sözler buldum bir nice seni görmeyeli
Daha geniş bir gökyüzünde soluk aldıracak şiire
Hadi bir de bunlarla çağır gelsin aslan heykelleri
Oldurmanın yıkmanın yeniden yapmanın aslan heykelleri
Olduran yıkan yeniden yapan gözlerini seviyorum kaç kişi
Bir senin gözlerin var zaten daha yok
Ya bu başını alıp gidiş boynundaki
Modigliani oğlu Modigliani”