DOLAR 32,3973 % 0.21
EURO 35,1058 % -0.02
STERLIN 41,0700 % 0.38
FRANG 35,9230 % 0.22
ALTIN 2.326,32 % 0,25
BITCOIN 2.308.556 0.325

KAHVENİN GİZEMLİ TARİHİ

Yayınlanma Tarihi : Google News
KAHVENİN GİZEMLİ TARİHİ

Kahve tutkunları ve meraklıları için hazırladığımız yazıda, kahve adını nereden aldı? Anavatanı neresi? Nasıl keşfedildi? Neden “Kırk yıllı hatırı var” denmiş? Türkiye’ye nasıl geldi? Klasik müzikteki etkisi nedir? gibi soruların cevaplarını sizler için yazımızda derledik. Tarihte epey uzak ama sıcak bir yolculuk yapmak isteyenlerin bir fincan kahvesini alıp yudumlayarak okumasını tavsiye ederiz.

Kahvenin tarihçesi tam olarak bilinmemekle birlikte 3.yüzyılda bir keçi çobanı tarafından bulunduğu rivayet ediliyor. Etiyopya’da yaşayan Halit isminde bir çoban, güttüğü keçilerin bir ağacın meyvesinden yedikten sonra hareketlerinde canlılık fark edince kendisi de bu meyveden yiyerek aynı etkiyi deneyimliyor.

Halit isimli çoban daha sonra bu durumu bir keşiş ile paylaşıyor. Ancak keşişler, tadını acı buldukları için bütün meyveyi ateşe atıyor ve kısa süre içinde kokusu mest ediyor. Durum böyle olunca meraklı keşişler, bu meyvelerden içecek yapmaya başlıyorlar ve bütün gece ayık kalıyorlar. Ayık kaldıkları ve enerji topladıkları için bunu Allah’ın bir hediyesi olarak görüyorlar. Ve böylece kahvenin yolculuğu buradan Yemen ve Arap adasına yayılmaya başlıyor.


İsmini Habeşistan’daki Kaffa yöresinden aldığı rivayet edilen kahvenin Yemenden sonraki durağı sırasıyla İran, Mısır, Suriye ve Hindistan’a kadar gidiyor.

İstanbul’a gelişi ise, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi olan Özdemir Paşa’nın, lezzetine hayran kaldığı kahveyi sarayla tanıştırmasıyla başlıyor. Öyle ki sarayın “kahveci ustaları” bile var.

Osmanlı döneminde, sunum yapılan kahveden önce tatlılar ikram ediliyor. Daha sonra kahve, mücevherlerle süslenerek özel hazırlanmış fincanlarla, cezve içerisinde yapılıp telvesiyle birlikte lokum ile servis ediliyor. Kahvenin lokumla servis edilmesi fikrinin ise, Hürrem Sultan’a ait olduğu, kahvenin acı tadını dengelemek için ikram ettiği söyleniyor.

Yine bir rivayete göre; 1554 yılında ilk kahvehane Tahtakale’de Hakem ve Şems adında iki Arap tarafından açılmış. Rağbet görünce önce İstanbul’daki kahve dükkanları hızlı bir şekilde çoğalmış ve diğer şehirlere de aynı hızda yayılmış.

Açılan kahvehaneler dost sohbetlerinin yapıldığı mekanlar olmasının yanı sıra sosyal hayatın şekillenmesinde büyük rol oynamış. Evliyaların, şairlerin, yazarların her kültürden kişinin ortak mekanı haline gelmesi sebebiyle önem kazanmış.

Türk kahvesinin Avrupa’yla buluşması ise, Venedikli tacirlerin 1615 yılında, ilk kahve tohumlarını İstanbul’dan Venedik’e götürmeleriyle gerçekleşmiş. İtalyanların kahve tutkusu da böylece başlamış. Bugün İtalya’da günde otuz sekiz milyon fincan kahve tüketildiği söyleniyor.
1650 yılında İngiltere de kahveyle buluşup, meftunu olan ülkelerden biri haline geliyor. Anadolulu bir Türk olan Paşa Rıza, Oxford’da ilk kahve dükkanını açtıktan 50 yıl sonra Londra’daki kahve dükkanı sayısı 500’e ulaşmış.

Kahvenin Avrupa yolculuğu oldukça uzun… Gelelim İstanbul’a… Günümüzde meşhur Kurukahveci Mehmet Efendi ilk dükkanını o dönemde kahvehaneleri ile meşhur bir sokakta açmış. Şuan da Eminönü’nde yer alan sokağın adı ‘Tahmis’ kahve pişirilen yer anlamına geliyor.
Baba mesleği olan kahveyi İstanbul’la buluşturan Mehmet Efendi, o dönemdeki kahvehanelerin sanatçılarla, bilge kişilerle dolmasına sebep olmuş. Ortaya çıkan kültür alışverişi sosyalleşmeyi de beraberinde getirmiş.

Dünyaca ünlü aydınların kahve ile olan tutkulu ilişkisine de kısaca değinmek gerekir. Batı Avrupa’nın büyük bir bölümünde açılan kahvehaneler rağbet görmeye başlayınca yazarların, şairlerin, bestecilerin toplanma yeri olmuş. Aralarında Beethoven, Mozart, Voltaire, Balzac gibi önemli isimler varmış.

Alman barok müzik bestecisi J. S. Bach, Türk kahvesi için beste bile yapmış. Ünlü Kahve Kantatı’nı bir kahve tutkunu olduğu için bestelemiş.

Klasik müzikte adını duyurmayı başaran kahve, Fransız romancı Pierre Loti’nin de gözdelerinden… En sevdiği semt olan Eyüp’teki bir kahvehane bugün hâlâ onun adıyla anılıyor.

“Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı var” sözünün hikayesi nedir?

Rivayete göre, Üsküdarlı bir kahve satıcısının, Rum gemi kaptanına kahve ikram etmesiyle başlar. Aradan 40 yıl geçer ve Üsküdarlı kahveci savaşta esir düşer. Kahveciyi tanıyan Rum kaptan kendisine 40 yıl önce kahve ikram eden adamı unutmaz ve ona yardım eder.
Yazımızın başında da kahve hakkında sayfalar dolusu anlatmaya yetmeyecek kadar geniş bir hikayesi olduğuna değinmiştik. Kahve, bulunduğu her coğrafyada tadıyla, kokusuyla, görüntüsüyle yeniden şekillendiği bir kimliğe sahip.

2013 yılında, “Türk kahvesiUNESCO‘nun “Somut Olmayan Kültürel Miras” listesine girdi ve koruma altına alındı.

Tarihin her döneminde kendini keşfedenlere hayran bırakmış bu kültür mirasını korumalıyız.