CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugünkü MYK toplantısında “Artık ömrün gerçekleri karşısında, AK Partililer bile dayanamıyor. ‘Kral çıplak’ diye bağırıyor” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak. Bir tarafta otoriter, baskıcı bir idare anlayışı. Öteki tarafta demokratik, özgürlükçü bir idare anlayışı. Bir tarafta ucube bir tek adam rejimi. Öteki tarafta çoğulcu demokratik bir yönetim” dedi. Öztrak, “Sarayda mecnun bir değil ki bağlayasın, meyyit bir değil ki ağlayasın. Millet inim inim inliyor. Lakin sarayın atanmış Etraf ve Şehircilik Bakanı çıkmış, milleti ezip geçen ekonomik krize, ‘Muhalefetin uydurduğu geçersiz bir kriz’ diyor. Anlaşılan bu atama bakan da Nebati Bakanın gidici olduğunu anlamış. Boşalacak koltuğa şimdiden göz kırpıyor” diye konuştu.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında; “Merkez İdare Heyeti toplantımız devam ediyor. Bu hafta gündemimizde, milletimizi ezen hayat pahalılığı, giderek ağırlaşan besin krizi, artan açlık, konut sahipleriyle kiracıları birbirine düşüren konut ve barınma krizi ve yurttaşlarımızı bölüp parçalayarak ayakta kalmaya çalışan kifayetsiz saray rejiminin sebep olduğu idare krizi vardı” kelamlarıyla MYK’nın gündemini açıkladı.
CHP Önderi Kemal Kılıçdaroğlu’nın İzmir’de çiftçilerin problemlerini dinlediğini anımsatan Öztrak, “Genel Liderimizin İzmir’de, çiftçilerimizle birlikte olduğu toplantıda; bayan çiftçilerin feryatları yürekleri dağladı. Pekala Tarım ve Orman Bakanı bu feryatları duydu mu? Hayır. Yemedi, içmedi, toplantıda sıkıntılarını anlatan bayan çiftçilerin ferdî bilgilerini basınla paylaştı. Aba altından sopa gösterdi. Verdikleri üç kuruşluk paraları, çok hünermiş üzere anlattı. Ferdî bilgileri paylaşmak hatadır. Ben buradan savcıları misyona davet ediyorum” dedi.
Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
‘Bize katılın’ daveti, milletimizin gönlünde büyük bir karşılık bulmuş’
Genel Liderimiz, Parti Meclisi ve Disiplin Heyeti üyelerimizle, geçtiğimiz hafta İzmir’de çok ağır bir çalışma gerçekleştirdi. Gençlerle bir arada oldu. Çiftçilerimizi dinledi. Kanaat liderleriyle bir ortaya geldi. İş insanlarımızla toplandı. Rumeli ve Balkan dernekleriyle buluştu. ‘Kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıyla’ kucaklaştı. Şunu büyük bir memnunlukla gördük ki sayın Genel Liderimizin ‘bize katılın’ daveti, milletimizin gönlünde büyük bir karşılık bulmuş. Milletimiz daima bir ağızdan, ‘Geliyor gelmekte olan’ diye haykırıyor.
Altı parti, gümbür gümbür iktidara geliyor
CHP başta olmak üzere, milletin masasının etrafında, bir ortaya gelen altı parti, gümbür gümbür iktidara geliyor. Milletin kederine derman olmak için geliyor. Pahalılığı, yoksulluğu bitirmek için geliyor. Adalet, özgürlük ve demokrasinin teminatı, millet iradesinin tecelligâhı gazi Meclisimizi, milletin geleceğinde tekrar kelam sahibi yapmak için geliyor. Artık kelam tek bir kişinin değil; tekrar milletin oluyor. Biz milletimizle bir olmaya, birlikte olmaya, çabayı çığ üzere büyüterek, 84 milyona umut olmaya devam edeceğiz.
‘Bakan yardımcısı itiraf etti’
2011 seçimlerine giderken Erdoğan milletimize, 2023 için pek çok kelam verdi. Yetmedi, bunları devletin Kalkınma Planına da yazdırdı. Millete taahhüdünü resmileştirdi. Evvel, ‘Türkiye’yi, dünyanın en büyük 10 iktisadından biri yapacağım’ dedi. Sonuç ne oldu? 1990’da girdiğimiz en büyük 20 iktisat ortasında, artık yokuz. 2023’e bir kala, Erdoğan Türkiye’yi 23’üncü sıraya düşürdü. Erdoğan 2023 için millete öbür taahhütler de verdi. ‘Milli gelirimizi, 2 trilyon dolara çıkaracağım’ dedi. Lakin bunun yarısını bile gerçekleştiremedi. 2023’e bir yıl kaldı, ulusal gelirimiz 800 milyar doların altına düştü, 794 milyar dolar oldu. Kişi başına düşen gelir, 2023 yılında 25 bin dolar olacaktı, o denli vaat etmişti. Lakin kendi atadığı Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı, ‘Türkiye fert başına 8 bin 500 dolarla, yoksul bir ülkedir’ diyerek, saray ve şürekâsının ülkeyi içine düşürdüğü durumu, TBMM’de itiraf etti. Evet, Saray millete verdiği kelamları tutmadı. 20 yılın sonunda ülkeyi getirdiği yer fakirlik, fukaralık. Daima söylüyoruz: Gerçeklerin er ya da geç, ortaya çıkmak üzere hoş bir huyu var. Artık ömrün gerçekleri karşında, AK Partililer bile dayanamıyor. ‘Kral çıplak’ diye bağırıyor.
‘Türkiye’nin borç ödeme risk primi 290 idi, bugün 820’
Erdoğan bundan dört yıl evvel 19 Haziran 2018’de, milletimizin huzuruna çıkıp diğer kelamlar de verdi: ‘24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin. Ha ondan sonra bu faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz’ dedi. Dört yıl evvel bu türlü söyleyip aldı yetkiyi, millete gösterdi etkiyi. Erdoğan bu kelamları söylediğinde, İki yıllık tahvil faizi yüzde 19 idi. Artık yüzde 24. Bir yılda bütçeden ödenen faiz, 62 milyar 419 milyon liraydı. Bugün son 12 ayda ödenen faiz, 221 milyar 280 milyon lira. Bütçedeki faiz harcamaları, dört yılda dörde katlandı. ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatasıyla, millet pahalılığa ezdirilirken; faiz lobilerini abat etti. 19 Haziran’da 2018’de, Türkiye’nin borç ödeme risk primi 290 idi. Bugün 820.
Erdoğan yetki istediğinde dolar kuru 4 lira 71 kuruştu
Dört yıl evvel Erdoğan yetki istediğinde, dolar kuru 4 lira 71 kuruştu. Bugün 17 lira 33 kuruş. 1 litre akaryakıt 6 lira 29 kuruştu. Bugün 27 lira 63 kuruş. 1 litre mazot 5 lira 75 kuruştu. Bugün 30 lira 10 kuruş. Erdoğan’ın memleketi Rize’de, ekmeğin fiyatı 1,5 liraydı. Bugün bir ekmek oldu 5 lira. Enflasyon yüzde 12 idi. Bugün oldu yüzde 74. O da TÜİK’in makyajlı sayılarıyla. Bugün, millete verdiği kelamları tutmayan, taahhütlerini yerine getirmeyen müflis bir siyasetçi, Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal ediyor.
Millete oturacak konut bırakmadılar
Sarayın yandaşları, beslemeleri, oligarkları, beşli çeteleri, her gün biraz daha semirirken; milletimiz her gün biraz daha yoksullaşmıştır. Her gün bir diğer badireyle, boğuşmak zorunda kalmıştır. ‘Yabancılara mesken satacağız, dolarları alacağız’ dediler. Üstüne bir de Türk vatandaşlığını ikram ettiler, ülkede millete oturacak konut bırakmadılar. Şu anda milletimiz çok önemli bir konut kriziyle boğuşuyor. Milletimiz bıraktık konut sahibi olmayı, artık oturduğu meskenin kirasını ödeyemiyor. Son bir yılda kiralar, İstanbul’da yüzde 140, Ankara’da yüzde 134, Mersin’de yüzde 146, Antalya’da yüzde 329 artırım gördü. Kiracılar perişan. Konut sahipleri ile kiracıları birbirlerine düşman ettiler. Sonra haydi bakalım pansuman, haydi bakalım aspirin tedavisi.
Devlete ödenecek kirayı, milletin kesesinden 20 yıl sonraya faizsiz öteledi
İş Suriyelilere, İdlib’de 1 milyon mesken yapmaya gelince, başta atanmış İçişleri Bakanı olmak üzere, tüm Saray şürekâsı seferber oluyor. Yandaşa gelince de deva hiçbir vakit tükenmiyor. Sarayın kibirlisi pandemi, ekonomik kriz, zorlayan sebep dinlemeden, dolarla avroyla verdiği garantileri, bütçeden kuruşu kuruşuna yandaşlarına ödedi. Ödemeye de devam ediyor. Lakin İstanbul Havalimanı’nı işleten yandaşların, 1 milyar 195 bin avro kira bedelini devlete ödemeleri gereken kira bedelini yandaşlara ihsan ediyor. Devlete ödenecek kirayı, milletin kesesinden 20 yıl sonraya faizsiz öteledi.
‘Bütçeden bir avuç mevduat sahibine ödenen 21 milyar 100 milyon lira’
Geçtiğimiz aralık ayında Nebati Bakan çıktı: ‘Kur Muhafazalı Mevduat nedeniyle, Hazine’den tek kuruş çıkmayacak’ diye millete kelam verdi. Bu yılın birinci beş ayında, bütçeden bir avuç mevduat sahibine ödenen 21 milyar 100 milyon lira. Bunun ardı da gelecek. Bir de Kur Muhafazalı Mevduat kapsamında, Merkez Bankası kasasından çıkan paralar var. Şimdi bir açıklama yok.
‘Erdoğan zengini daha güçlü ederken, çiftçimizi fukaralaştırmıştır’
Kur Muhafazalı Mevduat’ın bütçeye maliyeti daha yılın yarısına gelmeden, 31 milyar lirayı aştı. Döviz kurları aldı başını gidiyor. Kur Muhafazalı Mevduat’ın maliyeti her gün katlanıyor. Ancak Nebati bakan artık çıkmış: ‘Spekülasyonların tersine, Kur Muhafazalı Mevduat’nın bütçeye maliyeti sınırlı’ diyerek milletin gözlerinin içine baka baka alay ediyor. 31 milyar lira az bir para mı? Pekala, bu yılın birinci beş ayında, 2 milyon 300 bin çiftçi ailesine ne kadar dayanak verdiler? 19 milyar 900 milyon lira. Bir avuç mevduat sahibine 31 milyar lira, milyonlarca çiftçi ailesine 19 milyar 900 milyon lira. Bunlarda izan da insaf da kalmamış. İktisatta alınan her karar yapılan her tercih, birebir vakitte bir şeylerden vazgeçiştir. Erdoğan ve şürekâsı zengini daha varlıklı ederken, çiftçimizi fukaralaştırmıştır. Bu, çok şuurlu bir tercihtir.
Son bir yılda mazota yapılan artırım yüzde 312
Çiftçilerimizin maliyetleri ortada. Geçtiğimiz yıl mazotun litresi 7 lira 31 kuruştu. Bugün 30 lira 10 kuruş. Son bir yılda mazota yapılan artırım yüzde 312. Tekrar son bir yılda, üre gübresi yüzde 253, DAP gübresi yüzde 167 artırım gördü. Birebir devirde, besi yemi yüzde 128, süt yemi yüzde 132 zamlandı. Çiftçi bu girdi maliyetleriyle nasıl ayakta kalacak? TÜİK’in makyajlı sayılarıyla dahi ziraî girdi maliyetleri son bir yılda yüzde 117 artmış. Tekrar TÜİK’in makyajlı sayılarıyla, son bir yılda tarımda üretici fiyatları yüzde 155 artmış. Çok önemli bir besin ve açlık krizi ile karşı karşıyayız.
Böyle bir zillet ne görüldü ne duyuldu
Genel Liderimizin İzmir’de, çiftçilerimizle bir arada olduğu toplantıda, bayan çiftçilerin feryatları yürekleri dağladı. Pekala Tarım ve Orman Bakanı bu feryatları duydu mu? Hayır. Yemedi, içmedi, toplantıda kaygılarını anlatan bayan çiftçilerin ferdî bilgilerini basınla paylaştı. Aba altından sopa gösterdi. Verdikleri üç kuruşluk paraları, çok hünermiş üzere anlattı. Şahsî bilgileri paylamak hatadır. Ben savcıları misyona davet ediyorum. Bu türlü bir zillet ne görüldü ne duyuldu.
Çiftçiye 273 milyar lira borcunuzu çabucak ödeyin
Tarım ve Orman Bakanlığı olarak, nitekim iş mi yapacaksınız? O vakit Tarım Kanunu’nun emrettiği takviyeleri, çiftçilerimize vaktinde eksiksiz olarak ödeyin. Kanun emrettiği lakin ödemediğiniz, çiftçiye 273 milyar lira borcunuzu çabucak ödeyin. Her bir çiftçi ailesine olan, 124 bin 736 lira 27 kuruş borcunuzu çabucak ödeyin.
Bakan yardımcısı çiftçinin yakasından elini çeksin
Millet inim inim inliyor
Sarayda mecnun bir değil ki, bağlayasın, meyyit bir değil ki ağlayasın. Millet inim inim inliyor. Ekmek artırımlarından bunalan vatandaşlarımız, ucuz bayat ekmek alabilmek için, fırınların önünde kuyruklar oluşturuyor. Memlekette kiracılar mesken sahiplerini vuruyor. Fakat sarayın atanmış Etraf Şehircilik Bakanı çıkmış, Milleti ezip geçen ekonomik krize, ‘Muhalefetin uydurduğu uydurma bir kriz’ diyor. Anlaşılan bu atama bakan da Nebati Bakanın gidici olduğunu anlamış. Boşalacak koltuğa şimdiden göz kırpıyor. Kayınpeder damat bir oldu. Merkez Bankasının döviz kasasını beraberce boşalttılar. Bugün döviz kasasında, Merkez Bankası’na ilişkin tek sent yok. Döviz kasası şu anda 54 milyar dolar açık veriyor. Bu nedenle zorla, ihracatçılarımızın dövizlerine el koyuyorlar. Lakin öbür tarafta da hazinenin milletten topladığı vergileri, mevduat hesaplarına yığmışlar. Mayıs sonu itibariyle kamunun mevduat hesaplarında 500 milyar liradan fazla para var. Taban fiyatlı, memur, emekçi, emekli, dul yetim artırım bekliyor. Fakat bu paraya dokunmuyorlar.
Siyasetçinin omurgası prensipleri ve inançlarıdır
İnsan omurgası 33 kemikten oluşur. Omurga iskeletin temel kolonudur. Bedenin taşıyıcısıdır. Omurga kırılırsa tedavisi yoktur. Siyasetçinin omurgası ise unsurları ve inançlarıdır. Fikri tutarlılık ve doğruluk, siyasetçinin fikri omurgasıdır. Kelamının eri bir siyasetçinin fikri neyse, zikri de odur. ‘Siyasi şahsiyetlerin geçmişi, kelamlarına kefil olmalıdır. Kelamları ileride kendilerinden davacı olmamalıdır’ diyor merhum bir siyasetçi.
‘Millete ahkâm kesen kimdi, Erdoğan’dı’
Bu hafta çarşamba günü, Suudi Arabistan’ın Veliaht prensi, Türkiye’ye gelecekmiş. Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan AK Parti Genel Lideri da kendisini sarayda kabul edecekmiş. Çinli filozof Konfüçyüs; ‘Sözlerinizin yumuşak ve tatlı olmasına çalışın. Gün gelir, yemek durumunda kalabilirsiniz’ diye boşuna dememiş. Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı, İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti topraklarında katledildikten sonra, kendisini kim şehit ilan etti? Erdoğan. ‘Veliaht dedi ki, ‘Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı.’ Ya Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var. Onu alıp ayrılmaz mıydı? Bunlar dünyayı enayi zannediyor. İnsanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil. Hesabı sormasını bilir’ diye, millete ahkâm kesen kimdi? Erdoğan’dı…
‘Koşa koşa Suudi Arabistan’a giden kimdi? Erdoğan’dı’
‘Suudi Arabistan dokümanları dinlemek istedi. Lakin bir de almak istedi. Ya kusura bakmayın o kadar da değil. Dinletiriz, gösteririz, fakat vermeyiz. Ha verelim de bunları ondan sonra yok mu edeceksiniz’ deyip, millete caka satan kimdi? Erdoğan. Yandaş basınlarında bu Veliaht Prens için, ‘Seri katil’ diye yazdıran kimdi? Tabi ki saray. Sonra da vermem dediği belgeyi Suudilere 3-5 kuruş SWAP karşılığında veren kimdi? Akabinde tükürdüğünü bir hoş yalayıp, koşa koşa Suudi Arabistan’a giden kimdi? Erdoğan’dı.
Gezi davasına muhalefet şerhi koyan hâkimin de misyon yeri değiştirilmiş
‘Milletimiz feraset sahibidir, hesabını sandıkta kesinlikle soracaktır’
‘AKP ve MHP’li Yargıtay yargıcına demediklerini bırakmamışlar’
Zalimin zulmü artıyorsa, zevali de yakındır demişler. Saray rejiminin de zevali yaklaştıkça, zulmü artıyor. Seçim öncesinde milletin sesini, soluğunu kesmek için, hazırlıklarını hızlandırdılar. Toplumsal medyada, sarayın güzeline gitmeyen paylaşımlara 1 yıl ile 3 yıl ortasında mahpus cezası getiriyorlar. Teklifin komite görüşmelerinde, Yargıtay’ın da görüşüne başvurulmuş. Yargıtay 8. Daire Üyesi Hâkim İhsan Baştürk, ‘Ceza hukuku açısından hatalı ve cezada bellilik unsuru gereğince’, bu yasa teklifi sakıncalı demiş. Vay efendim sen misin bunu söyleyen, AK Parti ve MHP’li üyeler kurulda, Yargıtay yargıcına demediklerini bırakmamışlar. Zira amaç farklı. Ancak hala şunun farkında değiller. Bu ülkede artık endişe duvarları çoktan yıkıldı. AK Partililiği sorgulanmayacak beşerler bile ‘Kral çıplak’ diye bağırmaya başladı. Şimdiden söyleyelim. Teklif bu haliyle yasalaşırsa, biz Anayasadan doğan yetkilerimizi kullanıp, bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açacağız.
‘Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak’
Hiç kuşku yok, önümüzdeki seçim Türkiye Cumhuriyeti’nin en değerli seçimidir. Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak. Bir tarafta otoriter, baskıcı bir idare anlayışı. Öbür tarafta demokratik, özgürlükçü bir idare anlayışı. Bir tarafta ucube bir tek adam rejimi. Öteki tarafta çoğulcu demokratik, parlamenter bir idare. Bir tarafta millete üstten bakan, kibirli bir zihniyet, başka tarafta milleti kucaklayan, mütevazı bir anlayış. Bir tarafta kelamlarını tutmayanlar, millete taahhütlerini yerine getirmeyenler, başka tarafta da kelamının eri olan, millete doğruları söyleyenler.
‘Bize katılın’
Biz milletimize davetimizi bir defa daha tekrarlıyoruz: ‘Ülkede hak, hukuk, adalet olsun’ diyorsanız, bize katılın. ‘Sofralarda Halil İbrahim rahmeti olsun’ diyorsanız, bize katılın. ‘Hiçbir çocuk yatağa aç girmesin’ diyorsanız, bize katılın. ‘Bu ülke birinci 10 iktisat ortasına girsin’ diyorsanız, bize katılın. ‘Gençlerimizin işi, gücü olsun, ülkesinden ayrılmasın’ diyorsanız, bize katılın. ‘Çiftçi tarlasını takım, biçsin, kazansın’ diyorsanız, bize katılın. ‘İş insanları rahat rahat yatırım yapsın’ diyorsanız, bize katılın. ‘Hak eden, hak ettiğini alsın. Siyasi kayırmacılık son bulsun’ diyorsanız, bize katılın. ‘Tüyü bitmedik yetimin hakkı yenmesin’ diyorsanız, bize katılın. ‘Suriyeliler davul ve zurnayla konutlarına dönsün’ diyorsanız, bize katılın. ‘Milletimizin kanla kurulmuş bu devletin vatandaşlığı, dolarla, avroyla satılmasın’ diyorsanız, bize katılın. ‘Bu ülkenin taşı, toprağı, deresi, denizi talan edilmesin’ diyorsanız, bize katılın. Bize katılın. Daima birlikte kucaklaşıp, helalleşelim. Bu ülkenin aydınlık geleceğini birlikte inşa edelim. Bu topraklarda kula kulluğu bitirelim. Kul hakkı yiyenlerden de hesabını soralım. Davetimiz size, katılın bize…”
‘Polise yumruk, tokat kabul edilemez’
Görevinden alınan ve yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Lideri Ahmet Türk’ün, “Polise tokat atılamaz” değerlendirmesini eleştirmesi üzerine Öztrak, “Olayın öncesini biz bilmiyorduk. Orada yoktuk. Orada milletvekiline karşı provokasyon varsa o da kabul edilemez. Ancak tekrarlıyoruz. Ne olursa olsun, bir milletvekili polise tokat, yumruk atamaz. Milletvekili sakin olmak zorundadır, itidalli olmak zorundadır. Polise yumruk, tokat kabul edilemez” karşılığını verdi.
‘Ne vakitten beri dokunulmazlık evrakı için küme kararı alınıyormuş?’
Demokratik Bölgeler Partisi Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz’in dokunulmazlık belgesi karşısında CHP’nin tavrının nasıl olacağına ait yönetilen soruya Öztrak, “Ne vakitten beri dokunulmazlık evrakı ile ilgili küme kararı alınıyormuş? Daha belge komiteye gelmemiş. Arkadaşlarımız belgenin kapağını açıp içinde ne var ne yok görmemişler. Şayet bu mevzuda küme kararı almak da mümkün değilse, hukuka saygılı bir parti olarak milletvekillerimiz belgeyi gördükten sonra kendi kanaatlerine uygun biçimde karar verecektir” dedi.
‘Bu polis memurunu uyardık diyerek bu işten sıyrılmaya kimse kalkmasın’
Öztrak; Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Lider Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu ile polis ortasında yaşanan gerginliği, “Bir polisin milletin seçtiği vekile saygısızca davranması, hakaret etmesi hiçbir biçimde kabul edilemez. Milletin seçtiği vekillere saygısızca davranan polis, milletin kendisine neler yapmaz. ‘Bu polis memurunu uyardık’ diyerek bu işten sıyrılmaya kimse kalkmasın. Bunu yaparlarsa bu işi yapma talimatını onların verdiği anlaşılır. O polisi derhal misyondan alın, gereğini yapın. İstediğiniz üzere karar vermeyen hâkimi sürmeyi biliyorsanız milletin vekiline hakaret eden polisi yalnızca uyarmakla yetinemezsiniz” diye kıymetlendirdi.
‘Çok daha fazla teşvik vereceğiz’
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “SİHA” tartışması ile ilgili soruya Öztrak, “Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada CHP olarak biz savunma endüstrimizin çok güçlü olması gerektiğine inanıyoruz. Bunu da öteden beri tekrarlayarak söylüyoruz. Kimsenin tereddüttü olmasın ki biz de iktidara geldiğimizde savunma sanayimizi çok daha fazla destekleyeceğiz. Çok daha fazla teşvik vereceğiz. Ancak kimse bizden birilerinin trollerinin yazdıkları üzerinden siyaset yapmamızı beklemesin. Biz bunu yapmayacağız” karşılığını verdi.