Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı’nın avukatı kamuoyuna açıklama yaparak toplumsal medyada palavra beyanların olduğunu ileri sürdü ve davanın Özgecan Aslan davasıyla kıyaslanmaması gerektiğini tez etti.
Muğla’da Pınar Gültekin’i öldürmek suçlamasıyla aldığı cezada “haksız tahrik indirimi” uygulanan Cemal Metin Avcı’nın avukatı Ali Abdullah Erinan, kamuoyu reaksiyonu üzerine açıklama yaptı.
Erinan, açıklamasında yargı süreci boyunca ve karardan sonra bu vakte kadar açıklama yapmama nedenlerinin devam eden yargı sürecine halel gelmemesi nedeniyle olduğunu ileri sürdü. Erinan, “Ancak görüyoruz ki tarafımızca açıklama yapılmadıkça palavra yanlış haberler ve yönlendirme ile farklı algılar yaratılmaktadır. Bu nedenle işbu açıklamayı yapma zarureti hasıl olmuştur” dedi.
Pınar Gültekin belgesinin, Özgecan Aslan belgesi ile kıyas edilmemesi gerektiğini sav eden Erinan, “Yaşanan her olayı başka ayrı kıymetlendirmek zorundayız. Elbette ki biz aksiyonun sonucunu tasvip etmiyoruz. Fakat şu algının değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz; mevtin lisanı, dini ve ırkı olmaz. Vefatın bayanı ve erkeği de olmaz. Vefat tüm kimliklerden aridir. Bu nedenle bayan yahut erkek halinde nitelendirmemeliyiz. Bu mevzuda yargının üzerinde ne kamu ne de basın istikametinden bir tesir olmaması gerekir ki adalet gerçek tecelli edebilsin. Halkımızın yanlışsız bilgilendirilmesi, olayı gerçek biçimde bilinmesinde yarar görmekteyiz” tabirlerini kullandı.
Avukat Erinan: Yakarken Pınar Gültekin hayatta değildi
Basında ve toplumsal medyada olayların çarptırıldığı, palavra bilgilerin servis edildiği savında bulunan Erinan, halkın linç kampanyası başlattığını savundu ve şunları söyledi:
“Olayın aslını bilmeden yalnızca kulaktan dolma yanlış bilgilerle, yorum ve taraflı açıklamalar ile toplum önünde açıklama yapılmamalıdır. Çünkü bu yanlış bilgiler halkımızda bilgi kirliliğine ve evrakta ismi geçen şahıslar üzerinde baskılara neden olmaktadır.
Vekili olduğumuz belge ile ilgili basına gerçek bilgiler vermek isteriz. Öncelikle Pınar Gültekin hayatta iken yanarak ölmemiştir. Bu konu 30.10.2020 tarihli İstanbul İsimli Tıp Kurumu 1. İsimli Tıp İhtisas Heyeti raporu ile sabittir. Yeniden 17.06.2022 tarihli Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi İsimli Tıp Eksper Şurası Raporuna nazaran maktul Pınar Gültekin’in hayatta iken yangına maruz kalmadığı ilmen tespit edilmiştir.
Tüm bunlara ve belgede bulunan ayrıca kanıtlara dayanılarak mahkemece, Pınar Gültekin’in yakılarak öldürülmediğine, olayda canavarca hisle ve eziyet çektirerek vefat olayının gerçekleşmediğine kanaat getirilmiştir. Lakin yanlış yönlendirme ile bu konu basın önünde maktulün kesin bir formda yanarak öldürüldüğü formunda palavra bilgi ile servis edilmiştir.
Pınar Gültekin’i suçladı
Müvekkil Cemal Metin Avcı’nın maktulün peşini bırakmadığı tezi da gerçeği yansıtmamaktadır. Tam tersine maktul, Cemal Metin Avcı’nın peşini bırakmamış kendisini maddi ve manevi olarak şantaj ve tehditle daima sömürmüştür. Maktulün kardeşi S.G.’in kolluk huzurunda vermiş olduğu beyanında maktul Pınar Gültekin’in Cemal Metin Avcı’yı tehdit ettiğini açıkça beyan etmiştir. Hatta tehdit ve şantajla müvekkilden alınan paralar maktul tarafından maktulün kendi aile bireylerine dahi gönderilmiştir. Bu konu belgeye giren maktulün hesap hareketleri ile mahkemece de tespit edilmiştir. Yeniden maktulün mesken arkadaşı olan C.T. beyanında; müvekkilim Cemal Metin Avcı’nın maktul Pınar Gültekin tarafından daima olarak tehdit ve şantaja maruz bırakıldığı ve haksız paralar aldığı mahkeme kayıtlarına şerh edilmiştir.
‘Haksız tahrik’
Cemal Metin Avcı, daima olarak maktul tarafından tehdide ve şantaja maruz kalmış ve son güne kadar maddi – manevi olarak önemli bir biçimde sömürülmüştür. Artık sömürülecek ve maktulün menfaat temin edeceği bir şey kalmayınca müvekkilin şuuru kapatılmak suretiyle beden bütünlüğüne, vücuduna halel getirilerek (müvekkilin mahkeme huzurundaki beyanından da anlaşılacağı üzere) ne acıdır ki vekil eden iğfale maruz bırakılmıştır. Buna ait fotoğraflar maktul tarafından daima olarak Cemal Metin Avcı’ya karşı tehdit ve şantaj ögesi olarak kullanılmıştır. Maktul elinde olan bu kayıtlar ile daha büyük menfaatler elde etmek için birtakım bireylerden akıl almaya çalışmıştır. Şimdi maktul kayıp iken bir işletmeci ile kolluk vazifelisi ortasında 20.07.2020 tarihinde geçen konuşmada “elinde Muğla’daki bir işletmeciye ilişkin imgelerin var olduğunu, bu manzaraları yayınlarsam biter bu, para istesem demişti” biçiminde yazışmalar olduğu sabittir. Mahkeme belgesinde mübrez bulunan banka hesap hareketleri ile işbu imajlara ait yazışmalar, Maktulün kardeşi ve mesken arkadaşının beyanları bir ortada değerlendirdiğinde maktul, Cemal Metin Avcı’yı tuzağa çekerek kendisinden tehdit ve şantaj ile haksız olarak menfaat elde ettiği açıktır. Bu baskılar altında Cemal Metin Avcı, maktulün istediği paraları her seferinde vermek zorunda kalmıştır. Bitmez tükenmez istekler karşısında maddi ve manevi olarak zora düşen Cemal Metin Avcı son olarak maktul ile konuşup elinde bulunan manzaraları almak istemiş fakat maktulün devam eden haksız tahrikleri karşısında bir anda kelam konusu hareket vuku bulmuştur.
Vicdani sorumluluk hissetmiş
Ortada cinayete ait rastgele bir bulgu yokken müvekkil her şeyi itiraf ederek ve yer göstererek olayın açığa çıkmasını sağlamıştır. Şayet müvekkil itiraf etmeseydi epey vakit yalnızca kayıp bir beşerden bahsedilecekti ve bu formda de kalacaktı. Olayı itiraf eden yer gösteren vicdani sorumluluk hisseden bir kişinin canavarca hisle, eziyet çektirerek ve tasarlayarak bir insanı öldürmesi de mümkün değildir. Hakikaten belgede bulunan raporlar ve kanıtlar doğrultusunda da canavarca his ve eziyet çektirmek suretiyle cürmün işlenmediğine kanaat getirilmiştir. Müvekkil geçmişinde rastgele bir suça karışmamıştır. Hata işlemeyi kendisine alışkanlık haline getirmiş bir kişi olmadığı üzere suça yatkınlığı da yoktur. Kendisi ve aile yapısı prestiji ile de yaşadıkları yerde örnek gösterilen kişidir.
‘Adil yargıyı etkiliyorlar’
Toplumun şunu bilmesini istiyoruz; kameralar önünde oluşturulmaya çalışılan algı ile duruşmalar esnasında ortaya çıkan gerçekler tıpkı değildir. Ayrıyeten Sayın Cumhurbaşkanımız ve Bakanımıza belgeye müdahale etmesi konusunda davette bulunmak bağımsız ve adil yargıyı etkileme, tahakküm altına alma ve sabote etme teşebbüsüdür. Türk mahkemeleri ve yargı mensupları, tüm otoritelerden bağımsız olduğunu bir sefer daha hatırlatmak isteriz. Bu bahiste tüm kamuoyunu tarafsız bir biçimde olayın temelini öğrenmeye ve devam eden yargı sürecini sabır ve sükunetle beklemeye davet ediyoruz.”